Mary kendini bir oyuncusu olarak gördü.
- Mary considered herself a gamer.
Oyuncu bir kızla evlenmek istiyorum.
- I wanna marry a gamer girl.
Futbol eski bir oyundur.
- Football is an old game.
Futbol eski bir oyundur.
- Soccer is an old game.
O ormanda birçok büyük av hayvanı var.
- There's a lot of big game in that forest.
TV'de futbol maçı izledik.
- We watched the soccer game on TV.
Babam beni sık sık beyzbol maçlarına götürür.
- My father often takes me to baseball games.
Alçakgönüllülük olmadan, yiğitlik tehlikeli bir oyundur.
- Without humility, courage is a dangerous game.
Oyunculardan biri oyun sırasında sakatlandı.
- One of the players was hurt during the game.
Bu oyun seni kötü gelincik sürülerine karşı savaştırır.
- This game has you battle against hordes of evil stoats.
Bir sonraki oyunu kazanmaya istekliler.
- They are eager to win the next game.
Annesi ona akşam yemeği için hazırlanmasını söylemesine rağmen Tom oyununu oynamaya devam etti.
- Even though his mother told him to get ready for dinner, Tom continued playing his game.
Bu yılki Olimpiyat oyunlarına hazırlanıyor.
- She is preparing to the Olympic Games this year.
Partide pek çok oyun oynadık.
- We played a lot of games at the party.
Gerçekten hiç oyun planım olmadı.
- I never really had any game plan.
Tom oyun planını anlıyor.
- Tom understands the game plan.
Yağmur yağsa bile karşılaşma yapılır.
- The game will be held even if it rains.
I'm game, would you like to tell me how ? - From the computer game Adventure.
The forest has plenty of game.
Shall we play a game?.
He didn't get anywhere with her because he had no game.''.