gıdıklamak

listen to the pronunciation of gıdıklamak
Turkish - English
tickle
titillate
to tickle (someone's) vanity, please, gratify
cluck
gıdıklama
tickling

Tom asked Mary to stop tickling him. - Tom Mary'den onu gıdıklamaktan vazgeçmesini istedi.

gıdıkla
make a cluck
gıdıkla
{f} tickle

Mary tickled her little brother. - Mary küçük kardeşini gıdıkladı.

You can't tickle yourself. - Kendini gıdıklayamazsın.

gıdıkla
titillate
gıdıkla
made a cluck
gıdıkla
{f} tickling

Tom asked Mary to stop tickling him. - Tom Mary'den onu gıdıklamaktan vazgeçmesini istedi.

gıdıkla
{f} titillated
gıdıkla
{f} titillating
gıdıkla
cackle
gıdıklama
titillation
gıdıklama
tickle

Tom continued to tickle her. - Tom onu gıdıklamaya devam etti.

Tom began to tickle Mary. - Tom Mary'yi gıdıklamaya başladı.

Turkish - Turkish
Eğlendirici, hoşa giden sözler söylemek: "Evlenme yaşına girmiş kızları mütemadiyen koca lakırtısı ederek gıdıklar, toy genç kadınları ayıp hikâyelerle eğlendirir."- H. E. Adıvar
Vücudun bazı yerlerine dokunarak birinde ürperme veya gülerek kaçınma ile beliren bir sinir tepkisi uyandırmak
Eğlendirici, hoşa giden sözler söylemek
gıdıklama
Gıdıklamak işi
gıdıklamak
Favorites