When we are praised, we gain confidence.
- Övüldüğümüz zaman güven kazanırız.
Americans have lost their confidence in Toyota.
- Amerikalılar Toyota'ya olan güvenini kaybettiler.
Would you like to become a trusted user?
- Güvenilir bir kullanıcı olmak istiyor musunuz?
You can trust John. He will never let you down.
- John'a güvenebilirsin. O seni asla hayal kırıklığına uğratmayacak.
You should have more faith in yourself.
- Kendine daha çok güvenin olmalı.
Never lose faith in yourself. You can do everything you want to do.
- Kendinize olan güveni asla kaybetmeyin... Yapmak istediğiniz her şeyi yapabilirsiniz.
She kept her valuables in the bank for safety.
- Güvenlik için kadın, değerli şeylerini bankada sakladı.
You should pay more attention to your own safety.
- Kendi güvenliğine daha fazla dikkat etmelisin.
Her tears gave more credence to the story.
- Onun gözyaşları hikayeye daha güven verdi.
You lacked confidence in yourself.
- Kendine güven eksikliğin var.
Self confidence is the key to success.
- Kendine güven başarının anahtarıdır.
When you are in trouble, you can count on me.
- Başınız belada olduğu zaman, bana güvenebilirsiniz.
May I count on you to get me the job?
- Bana işi vermeniz için size güvenebilir miyim?
In other words, reliability is impossible unless there is a natural warmth.
- Diğer bir deyişle, doğal bir sıcaklık olmadığı sürece, güvenilirlik mümkün değildir.
I can assure you of his reliability.
- Onun güvenirliği konusunda sizi temin ederim.
That's not very reassuring.
- O çok güven verici değil.
That was very reassuring.
- O çok güven vericiydi.
That's not very reassuring.
- O çok güven verici değil.
That sounds reassuring.
- O güven verici görünüyor.
Tom obviously deserves credit.
- Tom açıkçası güveni hak ediyor.
Tom deserves a bit of credit.
- Tom biraz güveni hak ediyor.
I looked upon his courage and trusted him.
- Onun cesaretini takdir ettim ve ona güveniyorum.
His courage impressed me enough for me to trust him.
- Onun cesareti ona güvenmem için beni yeterince etkiledi.
I've been given assurances.
- Bana güvenceler verildi.
I always hear assurances about economic recovery, but I still haven't seen it.
- Ben her zaman ekonomik iyileşme hakkında güvence duyuyorum, ama ben hâlâ onu görmedim.
Self confidence is the key to success.
- Kendine güven başarının anahtarıdır.
We don't lack self-confidence.
- Öz güven eksikliğimiz yok.
Tom's self-confidence was shattered after his boss dressed him down in front of his workmates.
- Tom'un öz güveni, patronu iş arkadaşlarının yanında kendisini haşlayınca kırıldı.