And I will raise it again in three days.
- Ve onu üç günde tekrar kaldıracağım.
We must sleep at least seven hours a day.
- Günde en az yedi saat uyumak zorundayız.
That textbook is out of date.
- O ders kitabı güncel değil.
Tom had a date for Valentine's Day.
- Tom'un sevgililer günü için bir randevusu vardı.
Every day they killed a llama to make the Sun God happy.
- Onlar Güneş Tanrısı'nı mutlu etmek için her gün bir lama öldürdü.
What a beautiful sunset!
- Ne güzel bir günbatımı!
I'm worn out, because I've been standing all day.
- Bütün gün ayakta durduğum için yoruldum.
There is nothing like a glass of beer after a whole day's work.
- Bir tam günlük çalışmadan sonra bir bardak bira gibi bir şey yoktur.
Sunlight brightens the room.
- Güneş ışığı odayı aydınlatıyor.
A beam of sunlight came through the clouds.
- Bulutların arasından güneş ışığı demeti geldi.
My grandfather gave me a birthday present.
- Büyükbabam bana bir doğum günü hediyesi verdi.
We chose Mary a good birthday present.
- Mary'ye iyi bir doğum günü hediyesi seçtik.
In Germany today, anti-violence rallies took place in several cities, including one near Hamburg where three Turks were killed in an arson attack on Monday.
- Bugün Almanya'da, Pazartesi günü kundaklamada üç Türk'ün öldürüldüğü Hamburg'un yakınında bir yer de dahil birçok şehirde şiddet karşıtı mitingler gerçekleşti.
As everyone knows, today is a very significant day for us.
- Herkesin bildiği gibi, bugün bizim için çok anlamlı bir gündür.
This room doesn't get much sunshine.
- Bu oda çok fazla güneş ışığı almaz.
This room gets a lot of sunshine.
- Bu oda bol güneş ışığı alır.
How many times does the bus run each day?
- Otobüs her gün kaç kez çalışır?
These medicines should be taken three times a day.
- Bu ilaçlardan günde üç kez alınmalı.
Sami will maintain his innocence until the day he dies.
- Sami masumiyetini öldüğü güne kadar sürdürecek.
The sunset glows in the west.
- Gün batımı batıda parlıyor.
This is the prettiest sunset I have ever seen.
- Bu şu ana kadar gördüğüm en güzel gün batımıdır.
Having worked on the farm all day long, he was completely tired out.
- Bütün gün boyunca çiftlikte çalıştığı için, o tamamen yorgundu.
He has been working all day long.
- O, bütün gün boyunca çalışmaktaydı.
She's been working all day long.
- O, bütün gün boyunca çalışmaktaydı.
Having worked on the farm all day long, he was completely tired out.
- Bütün gün boyunca çiftlikte çalıştığı için, o tamamen yorgundu.
Tom got home just before daylight.
- Tom gün ışığından önce eve geldi.
I forgot that the daylight saving time ended last week.
- Gün ışığından yararlanma saatinin geçen hafta sona erdiğini unuttum.
I play tennis every day.
- Ben her gün tenis oynarım.
Do you study English every day?
- Her gün İngilizce çalışıyor musun?
The weekdays are: Monday, Tuesday, Wednesday, Thursday, and Friday.
- Hafta içi günleri : Pazartesi, Salı, Çarşamba, Perşembe ve Cuma'dır.
This is the house where I lived in my early days.
- Burası benim ilk günlerimi yaşadığım evdir.
I never read this book without being reminded of my old days.
- Bana geçmiş günlerimi hatırlatmaksızın bu kitabı hiç okumadım.
The patient was recovering daily.
- Hasta her gün toparlanıyordu.
The patient was recovering daily.
- Hasta her gün iyileşiyordu.
I told him to come the following day.
- Ona ertesi gün gelmesini söyledim.
The following day, Sophie combed and dressed her doll because her friends were coming over.
- Ertesi gün, Sophie oyuncak bebeğini taradı ve giydirdi çünkü arkadaşları geliyorlardı.
The cottage reminded me of the happy times I had spent with her.
- Sayfiye evi bana onunla birlikte geçirdiğim mutlu günleri hatırlattı.
We did have some good times.
- Güzel günlerimiz oldu.
That pretty bird did nothing but sing day after day.
- O güzel kuş her gün ötmekten başka bir şey yapmadı.
He comes to see his sick friend day after day.
- Her gün hasta arkadaşını görmeye geliyor.
Today is the first day of fall.
- Bugün sonbaharın ilk günü.
Is Sunday the first day of the week?
- Pazar haftanın ilk günü mü?
Save for a rainy day.
- Kara gün için tasarruf edin.
Save up something for a rainy day.
- Ak akçe kara gün içindir.
Lincoln arrived at Gettysburg at sundown.
- Lincoln Gettysburg gün batımında geldi.
The sheriff told Tom to be out of town by sundown.
- Şerif Tom'a gün batımına kadar şehir dışında olmasını söyledi.
New facts about ancient China have recently come to light.
- Son zamanlarda eski Çin hakkında yeni gerçekler gün ışığına çıktı.
Sami doesn't deserve to see the light of day again.
- Sami bir daha gün ışığını görmeyi hak etmiyor.
It rained continuously all day.
- Tüm gün sürekli yağmur yağdı.
The computer repair took all day.
- Bilgisayar tamiri tüm gün sürdü.
Güneşli olsa da hava soğuktu.
- Güneşli olmasına rağmen, hava soğuktu.
Güneş çıkmış olsa bile hava soğuktu.
- güneşin çıkmış olmasına rağmen, hava soğuktu.