gülmekten

listen to the pronunciation of gülmekten
Turkish - English
laughed at
{s} ridiculed, scorned
gül
{i} rose

I am good at raising roses. - Gül yetiştirmekte iyiyim.

The rose is a flower and the dove is a bird. - Gül bir çiçektir ve güvercin bir kuştur.

gülmekten ölmek
die laughing
gülmekten altına işemek
to piss oneself laughing
gülmekten bayılmak
to faint with laughter
gülmekten bayılmak
to faint with laughter, to be exhausted with laughter
gülmekten katılmak
crack-up
gülmekten kırılmak
burst into laughter
gülmekten kırılmak
to be in fits of laughter, to split one's sides, to be doubled up with laughter, to fall about laughing, to fall about with laughter
gülmekten kırılmak/katılmak
to be doubled up with laughter . Gülme komşuna, gelir başına. (Atasözü) Don't laugh at another's misfortune; it may happen to you one day. Güler misin, ağlar mısın! (Konuşma Dili) I don't know whether to laugh or to cry. gülüp oynamak/söylemek to have a good time. güle oynaya joyously, merrily. güler yüz affability, complaisance, pleasant disposition, warmth, cordiality. güler yüz göstermek to show warm feelings towards (someone), show (someone) cordiality. güler yüzlü affable, complaisant, pleasant, warm, cordial
gülmekten yarılmak
split one's sides with laughter
gülmekten yerlere yatmak
roll in the aisles
gülmekten yerlere yatmak
to be doubled up with laughter
gülmekten çatlamak
to split one's sides laughing. gülüp geçmek to find (something) too ridiculous to bother about. Güle güle! 1. Good-bye! (said by the one who is staying to the one who is leaving). 2. Good luck! Güle güle gidin(iz). Have a good trip! Güle güle giyin(iz). Enjoy wearing it! (said upon seeing someone wearing a new piece of clothing). Güle güle kirlenin(iz). (said when greeting someone who's just had a bath). Güle güle kullanın(ız). Enjoy it! (said to someone who's recently acquired something). Gülerken ısırır. (Konuşma Dili) He may play you false while appearing friendly
gülmekten çatlayan
rip roaring
gülmekten öldüren
screaming
gülmekten öldüren
killingly funny
gülmekten öldüren
splitting
gülmekten öldüren
screamingly funny
gülmekten öldüren
sidesplitting
gülmekten öldürmek
be a perfect scream
gülmekten ölmek
to die laughing
gülmekten ölmek
be tickled to death
gül
rosaceous
gül
rose window
gül
have a smile
gül
laugh at

We must not laugh at the poor. - Fakirlere gülmemeliyiz.

A teacher should never laugh at his students' mistakes. - Bir öğretmen öğrencilerinin hatalarına asla gülmemeli.

gül
{f} laughing

I could not help laughing when I saw him. - Onu gördüğümde gülmekten kendimi alamadım.

I cannot help laughing. - Gülmemek elimde değil.

gül
laugh#at
gül
rose; rose window gülpencere
gül
rose-shaped, rose
gül
(Tabiat Doğa) (bitki, Fam: çitsarmaşığıgiller) rose
gül
{f} laugh

They laughed the speaker down. - Onlar spikeri gülerek susturdular.

Speak of the next year, and the devil will laugh. - Gelecek yıldan bahsedersen şeytan güler.

kendini gülmekten almak
withhold one's loughter
Turkish - Turkish

Definition of gülmekten in Turkish Turkish dictionary

Gül
verda
GÜL
(Osmanlı Dönemi) f. Küçük ve dikenli bir ağaçta olup şeklinin ve kokusunun güzelliği ile meşhurdur. Şairlere göre bülbülün sevgilisidir. Pek çok cinsi vardır
Gül
(Osmanlı Dönemi) TAYF
Gül
(Osmanlı Dönemi) RİMDİDA'
Gül
(Osmanlı Dönemi) İSPERGAM
Gül
(Osmanlı Dönemi) SEMAD
Gül
(Osmanlı Dönemi) EZMEL
Gül
(Osmanlı Dönemi) CÜLL
gül
özellikle Gotik üslupta yapılmış olan kiliselerde bulunan, taş tirizler ve süslerle parçalara bölünmüş, yuvarlak pencerelere verilen ad
gül
Bu bitkinin katmerli, genellikle kokulu olan çiçeği
gül
Rosa olarak tanımlanan bir süs bitkisi ve aynı adı taşıyan çiçeği
gül
Gülgillerin örnek bitkisi (Rosa)
gülmekten
Favorites