The gardener planted a rose tree in the middle of the garden.
- Bahçıvan bahçenin ortasına bir gül ağacı dikti.
Roses withered and Ania cried very much.
- Güller soldu ve Ania çok ağladı.
We must not laugh at the poor.
- Fakirlere gülmemeliyiz.
Your new friends may laugh at some of the things you do.
- Yeni arkadaşlarınız yaptığınız bazı şeylere gülebilirler.
It is no laughing matter that he couldn't graduate from university this year.
- Onun bu yıl üniversiteden mezun olamaması gülünecek bir şey değil.
I could hardly resist laughing.
- Gülmeye karşı koyamadım.
Man is the only animal that can laugh.
- İnsan gülebilen tek hayvandır.
Speak of the next year, and the devil will laugh.
- Gelecek yıldan bahsedersen şeytan güler.