Definition of gülmek in Turkish English dictionary
- laugh
I could not help laughing.
- Ben kendimi gülmekten alamadım.
I could not help laughing when I saw him.
- Onu gördüğümde gülmekten kendimi alamadım.
- smile
What's there to smile about?
- Hakkında gülmek için ne var?
When Tom smiled at Mary, she couldn't help but smile back.
- Tom Mary'ye güldüğünde o geri gülmekten kendini alamadı.
- (deyim) laugh in one's face
- have a smile
- chortle
- scoff
- jeer
- to smile on. Gülerim!/Güleyim bari! Oh really?/How interesting! (sarcastic way of showing disbelief)
- smile on
- to be happy, experience happiness
- (küçümseme) sneer
- to laugh
Oh my God! What kind of laugh was that? — Oh, nothing serious! Mary is practicing how to laugh like a witch for a play.
- Oh aman Allahım! O ne tür gülmekti? - Oh, ciddi bir şey değil Mary oyun için bir cadı gibi nasıl gülüneceğini pratik yapıyor.
It is not because I do not want you to laugh at me, rather it is because I would like to laugh at you.
- Bu bana gülmeni istemediğim için değil aksine sana gülmek istediğim içindir.
- to have a good time, have fun
- to laugh, to chortle
- laugh at
It is rude to laugh at others.
- Diğerlerine gülmek kabalıktır.
A Frenchman, for instance, might find it hard to laugh at a Russian joke.
- Bir Fransız, mesela, bir Rus şakasına gülmekte zorlanır.
- to laugh at, make fun of
- ridicule
- gül
- {i} rose
The roses are in bloom.
- Güller çiçek açmışlar.
The gardener planted a rose tree in the middle of the garden.
- Bahçıvan bahçenin ortasına bir gül ağacı dikti.
- gülme
- laugh
I could not help laughing when I saw him.
- Onu gördüğümde gülmekten kendimi alamadım.
I could not subdue the desire to laugh.
- Ben gülme arzumu bastıramadım.
- gülmek (talih, doğa vb)
- smile on
- gülmek en iyi ilaçtır
- laughter is the best medicine
- gülme
- laughing
I could not help laughing when I saw him.
- Onu gördüğümde gülmekten kendimi alamadım.
I can't stop laughing.
- Gülmemek elimde değil.
- gül
- rosaceous
- kahkahayla gülmek
- laugh
- kıkır kıkır gülmek
- chortle
- gül
- rose window
- içinden gülmek
- laugh up one's sleeve
- kahkaha ile gülmek
- roar
- kahkaha ile gülmek
- snort
- kahkahalarla gülmek
- deride
- kahkahalarla gülmek
- guffaw
- katıla katıla gülmek
- fall about with laughter
- katıla katıla gülmek
- split one's sides
- katıla katıla gülmek
- shriek with laughter
- katıla katıla gülmek
- die laughing
- kıkır kıkır gülmek
- cackle
- pis pis gülmek
- grin
- yüzü gülmek
- be happy
- gül
- have a smile
- gül
- laugh at
We must not laugh at the poor.
- Fakirlere gülmemeliyiz.
Your new friends may laugh at some of the things you do.
- Yeni arkadaşlarınız yaptığınız bazı şeylere gülebilirler.
- gül
- {f} laughing
I could hardly resist laughing.
- Gülmeye karşı koyamadım.
It is no laughing matter that he couldn't graduate from university this year.
- Onun bu yıl üniversiteden mezun olamaması gülünecek bir şey değil.
- gülme
- mirth
- kıkır kıkır gülmek
- giggle
- gül
- laugh#at
- gülmek!
- sneer!
- kahkahayla gülmek
- guffaw
- yüzüne gülmek
- smile on
- birinin burnuna gülmek
- laugh in someone's face
- birinin suratına gülmek
- laugh in someone's face
- bıyık altından gülmek
- lough in one's sleeve
- bıyık altından gülmek
- to laugh up one's sleeve
- bıyık altından gülmek
- (deyim) laugh up one's sieve
- bıyık altından gülmek
- laugh up one's sleeve
- bıyıkına gülmek
- to make fun (of)
- gevrek gevrek gülmek
- to laugh heartily
- gevrek gevrek gülmek
- laugh in crisp tones
- gözlerinin içi gülmek
- have one's eyes shine with joy
- gözlerinin içi gülmek
- beam upon smb
- gözlerinin içi gülmek
- beam on smb
- gözlerinin içi gülmek
- to have one's eyes shine with joy
- gül
- rose; rose window gülpencere
- gül
- rose-shaped, rose
- gül
- (Tabiat Doğa) (bitki, Fam: çitsarmaşığıgiller) rose
- gül
- {f} laugh
Speak of the next year, and the devil will laugh.
- Gelecek yıldan bahsedersen şeytan güler.
I don't know whether to cry or to laugh.
- Ağlasam mı yoksa gülsem mi bilmiyorum.
- gülme
- risible
- gülme
- laughter
Everybody burst into laughter.
- Herkes gülmekten kırıldı.
She couldn't help bursting into laughter.
- Kahkaha ile gülmekten kendini alamadı.
- için için gülmek
- to laugh up one's sleeve, laugh inwardly, be secretly amused
- için için gülmek
- laugh inwardly
- içinden gülmek
- lough in one's sleeve
- kahkaha ile gülmek
- to laugh loudly, roar with laughter; to guffaw
- katıla katıla gülmek
- crease
- katıla katıla gülmek
- to die laughing, to fall about with laughter
- katıla katıla gülmek
- split
- katıla katıla gülmek
- laugh over
- kendi kendine gülmek
- chuckle
- küçümseyerek gülmek
- tehee
- kıkır kıkır gülmek
- titter
- kıkır kıkır gülmek
- to giggle, to chuckle, to cackle, to titter
- kıkır kıkır gülmek
- chuckle
- kıkır kıkır gülmek
- to giggle
- kıs kıs gülmek
- titter
- kıs kıs gülmek
- twitter
- kıs kıs gülmek
- to laugh silently; to laugh up one's sleeve
- kıs kıs gülmek
- chuckling
- kıs kıs gülmek
- laugh in one's sleeve
- kıs kıs gülmek
- to snigger, to laugh up one's sleeve
- kıs kıs gülmek
- snicker
- kıs kıs gülmek
- snigger
- kıs kıs gülmek
- lough like a hyena
- kıs kıs gülmek
- tehee
- kıçıyla gülmek
- laugh one's ass off
- neşe saçarak gülmek
- smile radiantly
- pis pis gülmek
- to grin, to chuckle
- pis pis gülmek
- to grin, chuckle, or laugh unpleasantly (as if one is rejoicing in another's misfortune)
- pişmiş kelle gibi gülmek
- (deyim) grin like a cheshire cat
- sakalına gülmek
- to laugh up one's sleeve, laugh in one's beard
- son gülüp iyi gülmek
- (deyim) get the last laugh
- son gülüp iyi gülmek
- (deyim) have the last laugh
- sırtlan gibi gülmek
- lough like a hyena
- talihi yaver gitmek/ yüzüne gülmek
- to enjoy a streak of good luck
- talihi yüzüne gülmek
- (deyim) get a lucky break
- yüksek sesle gülmek
- cachinnate
- yüze gülmek
- to feign friendship
- yüze gülmek
- feign friendship
- yüzü gülmek
- to be happy; to be pleased
- yüzü gülmek
- to be happy
- yüzüne gülmek
- to smile at (someone) hypocritically, make an essentially false display of friendship towards (someone)
- yüzüne gülmek
- (deyim) smile on someone
- yüzüne gülmek
- to feign friendship
- yüzüne gülmek
- (deyim) smile upon someone
- yüzüne gülmek
- feign friendship