The rose is a flower and the dove is a bird.
- Gül bir çiçektir ve güvercin bir kuştur.
The gardener planted a rose tree in the middle of the garden.
- Bahçıvan bahçenin ortasına bir gül ağacı dikti.
A teacher should never laugh at his students' mistakes.
- Bir öğretmen öğrencilerinin hatalarına asla gülmemeli.
We must not laugh at the poor.
- Fakirlere gülmemeliyiz.
It is no laughing matter that he couldn't graduate from university this year.
- Onun bu yıl üniversiteden mezun olamaması gülünecek bir şey değil.
I could not help laughing when I saw him.
- Onu gördüğümde gülmekten kendimi alamadım.
Man is the only animal that can laugh.
- İnsan gülebilen tek hayvandır.
They laughed the speaker down.
- Onlar spikeri gülerek susturdular.