The Japanese military forces seemed too strong to stop.
- Japon askeri güçleri durdurmak için çok güçlü görünüyordu.
Japanese forces marched into Burma.
- Japon güçleri Birmanya'ya yürüdü.
Tom claims to have psychic powers.
- Tom psişik güçlerinin olduğunu iddia ediyor.
Turkish war of independence against Eurpean imperialist powers had lasted from 1919 to 1923.
- Avrupalı emperyalist güçlere karşı yapılan Türk İstiklal Savaşı 1919'dan 1923'e kadar devam etti.
In critical moments even the very powerful have need of the weakest.
- Kritik anlarda en güçlülerin bile zayıflara ihtiyacı vardır.
Turkish war of independence against Eurpean imperialist powers had lasted from 1919 to 1923.
- Avrupalı emperyalist güçlere karşı yapılan Türk İstiklal Savaşı 1919'dan 1923'e kadar devam etti.
Everyone has strengths and weaknesses.
- Herkesin güçlü ve zayıf yönleri vardır.
Western nations have to put their heads together to strengthen the dollar.
- Batılı ülkeler doları güçlendirmek için baş başa verip düşünüyorlar.
What happens when an unstoppable force hits an unmovable object?
- Durdurulamayan bir güç sabit bir cismi vurursa ne olur?
The Japanese military forces seemed too strong to stop.
- Japon askeri güçleri durdurmak için çok güçlü görünüyordu.
It is justice, and not might, that wins in the end.
- Sonunda kazanacak olan güç değil adalettir.
Even the mightiest of empires comes to an end.
- En güçlü imparatorlukların bile sonu gelir.
The ability to show weakness is a strength.
- Zayıflığı gösterme yeteneği bir güçtür.
Hercules had strong muscles.
- Herkül'ün güçlü kasları vardı.
Courage is very important. Like a muscle, it is strengthened by use.
- Cesaret çok önemlidir. Bir kas gibi kullandıkça güçlenir.
A high savings rate is cited as one factor for Japan's strong economic growth because it means the availability of abundant investment capital.
- Yüksek tasarruf oranı Japonya'nın güçlü ekonomik büyümesi için bir faktör olarak kabul edilmektedir.Çünkü o bol yatırım sermayesi kullanılabilirliği anlamına gelmektedir.
Athletes must be tough not only physically, but also mentally.
- Atletler sadece fiziksel olarak değil fakat aynı zamanda zihinsel olarak da güçlü olmalılar.
Times are tough. Try to be strong!
- Devir kötü. Güçlü olmaya çalış!
Calm is a virtue of the strong.
- Sakinlik, güçlünün bir erdemidir.
Tom has a strong sense of duty.
- Tom'un güçlü bir görev duygusu var.
A high savings rate is cited as one factor for Japan's strong economic growth because it means the availability of abundant investment capital.
- Yüksek tasarruf oranı Japonya'nın güçlü ekonomik büyümesi için bir faktör olarak kabul edilmektedir.Çünkü o bol yatırım sermayesi kullanılabilirliği anlamına gelmektedir.
His poems are difficult to understand.
- Onun şiirlerini anlamak güçtür.
I have difficulty understanding abstract modern art, especially Mondrian.
- Soyut modern sanatı anlamada güçlük çekiyorum, özellikle Mondrian.
The cells have the capacity to convert food into energy.
- Hücrelerin gıdayı enerjiye dönüştürme güçleri var.
Imperialism is an ideology and practice of powerful groups trying to secure or expand their privileges via dominating other groups.
- Emperyalizm, güçlü zümrelerin başka topluluklara hükmederek imtiyazlarını koruyup genişletmeye çalıştığı ideoloji ve pratiktir.
The Ukrainian security forces are trying to occupy the towns and villages between Donetsk and Luhansk in order to cut off those two important cities from each other.
- Ukrayna güvenlik güçleri bu iki önemli kenti birbirinden ayırmak amacıyla Donetsk ve Luhansk arasındaki kasaba ve köyleri işgal etmeye çalışıyorlar.
We expect heavy resistance.
- Güçlü direnme bekliyoruz.
I'm strong enough to carry those heavy metal boxes.
- Bu ağır metal kutuları taşımak için yeterince güçlüyüm.
Japan's army was very powerful.
- Japonya'nın ordusu çok güçlüydü.
Germany then had a powerful army.
- O zaman Almanya'nın güçlü bir ordusu vardı.
Despite concerted effort by the government and private actors, the language's future is bleak.
- Hükümet ve özel aktörlerin çok güçlü çabalarına rağmen dilin geleceği umutsuzdur.
The city was occupied by occupying forces.Şehir isgalci güçler tarafından zaptedildi.
I have difficulty understanding abstract modern art, especially Mondrian.
- Soyut modern sanatı anlamada güçlük çekiyorum, özellikle Mondrian.
He had no difficulty in solving the problem.
- Sorunun çözümünde hiç güçlük çekmedi.
They answered their teacher's question with difficulty.
- Onlar öğretmenlerinin sorusuna güçlükle cevap verdi.
The dog breathed with difficulty.
- Köpek güçlükle nefes aldı.
The cells have the capacity to convert food into energy.
- Hücrelerin gıdayı enerjiye dönüştürme güçleri var.
Franco's forces took control in Spain.
- Franko'nun güçleri İspanya'da kontrolü ele geçirdi.
Tom has difficulty controlling his anger.
- Tom öfkesini kontrol etmekte güçlük çekiyor.
Tom could hardly walk.
- Tom güçlükle yürüyebiliyordu.
Tom could hardly wait for the chance to go swimming again.
- Tom tekrar yüzmeye gitme fırsatını güçlükle bekleyebiliyordu.
Do you remember that baffling murder case?
- O güç cinayet davasını hatırlıyor musunuz?
The pen is mightier than the sword.
- Kalem kılıçtan daha güçlüdür.
The spirit is willing, but the flesh is weak.
- Ruh isteklidir fakat beden güçsüzdür.
Mathematics is the most beautiful and most powerful creation of the human spirit.
- Matematik, insan ruhunun en güzel ve en güçlü yaratısıdır.
This boat is made with high grade aluminum and high strength iron.
- Bu tekne üstün kaliteli alüminyum ve yüksek güçlü demir ile yapılır.
I don't like eating pineapples. They have a strong smell.
- Ben ananas yemekten hoşlanmıyorum. Onların güçlü bir kokusu var.
Paul is more vigorous than Marc.
- Paul Marc'tan daha güçlü.
He looks very vigorous, considering his age.
- Yaşını göz önünde bulundurursak, o çok güçlü görünüyor.
He was a forceful leader.
- O, güçlü bir liderdi.
My impression of this government is that they need a more forceful economic policy, otherwise they'll encounter large problems in the future.
- Benim bu hükümet hakkındaki izlenimim onların daha güçlü bir ekonomik politikaya ihtiyaçları olduğu, aksi takdirde gelecekte büyük sorunlarla karşılaşacaklarıdır.