Tom expected Mary to wink at him, but she didn't.
- Tom, Mary'nin ona göz kırpmasını bekledi.
I'll bet you didn't sleep a wink last night.
- Dün gece göz kırpmadan uyumadığına bahse girerim.
Tom gave Mary a big wink.
- Tom Mary'ye göz kırptı.
Tom winked and blew a kiss.
- Tom göz kırptı ve bir öpücük attı.
Tom didn't even blink.
- Tom bile göz kırpmadı.
Don't blink if you don't want to miss out.
- Eğer kaçırmak istemiyorsanız göz kırpmayın.