göz önünde

listen to the pronunciation of göz önünde
Turkish - English
in sight
in evidence
in mind
overt
göz önünde bulundurmak
consider

I have to consider every possibility. - Her ihtimali göz önünde bulundurmak zorundayım.

The first thing you have to take into consideration is time. - Göz önünde bulundurmak zorunda olduğun ilk şey zamandır.

göz önünde tutma
consideration

She should take into consideration the advice of her mother. - O, annesinin tavsiyesini göz önünde tutmalıdır.

göz önünde bulundurmak
take into account
göz önünde tutma
allowance

The lawyer asked the judge to make allowance for the age of the accused. - Avukat yargıca suçlananların yaşlarını göz önünde tutmasını rica etti.

göz önünde tutmak
reckon with
göz önünde bulundurmak
(Hukuk) to consider, take into account, to regard
göz önünde bulundurmak
make allowances for
göz önünde bulundurmak
take into consideration
göz önünde bulundurmak
to bear in mind, to remember, to consider, take into consideration
göz önünde olmak
be in the limelight
göz önünde tutarak
(Hukuk) (ilke kararlarında) considering that (in resolutions), having regard to
göz önünde tutarak
in view of
göz önünde tutma
account

We should take his youth into account. - Onun gençliğini göz önünde tutmalıyız.

göz önünde tutmak
reckon among
göz önünde tutmak
keep in view
göz önünde tutmak
to bear in mind, to remember, to consider, take into consideration
göz önünde tutmak
figure on
göz önünde tutmak
consider
göz önünde tutmak
take into consideration
göz önünde tutmak
make allowances for
göz önünde tutulursa
given, considering
göz önünde tutulursa
considering
göz önünde bulundurmak
bear in mind
göz önünde bulundurmak
(Dilbilim) keep in sight
göz önünde bulundurmak
conceive
göz önünde bulundurmak
entertain
göz önünde bulundurmak
balance
göz önünde bulundurmak
cater for
göz önünde bulundurmak
take account of
göz önünde bulundurmak
bethink
çok göz önünde olmak
be much in evidence
şartlar göz önünde tutulursa
considering
Turkish - Turkish