görmemek

listen to the pronunciation of görmemek
Turkish - English
(neg. form of görmek ) not to see
(Dilbilim) blind to
omit
miss
uygun görmemek
disapprove
gör
saw

I saw John at the library. - Kütüphanede John'u gördüm.

I saw my Twitter account suspended after a while. - Bir müddet sonra Twitter hesabımın askıya alındığını gördüm.

gör
{f} sighted
gör
{f} seeing

I remember seeing you all somewhere. - Hepinizi bir yerde gördüğümü hatırlıyorum.

Seeing that she was not excited at the news, she must have known it. - O, habere heyecanlanmadığına göre, onu önceden biliyor olmalı.

gör
see

It seems to me that you are wrong. - Bana öyle görünüyor ki sen hatalısın.

Love is seeing her in your dreams. - Aşk onu rüyalarında görmektir.

gör
{f} seen

Germs can only be seen with the aid of a microscope. - Mikroplar sadece bir mikroskop yardımıyla görülebilir.

I had never seen a panda until I went to China. - Çin'e gidene kadar hiç panda görmemiştim.

gör
{f} view

The view of the Earth from the Moon is one of the iconic images of the 20th century. - Dünya'nın Ay'dan görüntüsü, 20. yüzyılın ikonik resimlerinden birisidir.

His parents' view was that he was wasting his earnings on a silly girl. - Ebeveynlerinin görüşü onun kazandıklarını aptal bir kıza harcamasıydı.

gör
catch sight of

He happened to catch sight of a rare butterfly. - Tesadüfen nadir bir kelebeği gördü.

gör
{f} sight

Is there any end in sight to the deepening economic crisis? - Derinleşen ekonomik krizin görünürde bir sonu var mı?

The sight of fresh lobster gave me an appetite. - Taze ıstakozun görünüşü iştahımı açtı.

gör
{f} viewing

Image Viewer is an image viewing software. This software is a very small program. This software has basic functions only. This is translatable by Tatoeba Project users. - Image Viewer bir resim görüntüleme yazılımıdır. Bu yazılım çok küçük bir programdır. Bu yazılımda sadece basit fonksiyonlar var. Bu, Tatoeba Project kullanıcıları tarafından çevrilebilir.

beis görmemek
to see no harm in (something)
burununun ucundan ilerisini görmemek
to be unable to see further than one's nose
burununun ucunu görmemek
to be dead drunk
ceza görmemek
(Argo) go scot-free
dirlik yüzü görmemek
not to have a moment's peace
dirlik yüzü görmemek
to fail to reach a state of comfort and harmony
dünya yüzü görmemek
to be overwhelmed by circumstances
dünyayı gözü görmemek
to be so affected by something that one can't think of anything else
gelecek görmemek
see no future
gerek görmemek
not need
gerek görmemek
find unnecessary
gün görmemek
to know nothing but unhappiness
gün görmemek
to have hard times
hasar görmemek
be non-damaged
hasar görmemek
be not damaged
hiç yardım görmemek
get no change out of smb
hoş görmemek
to disapprove
ilgi görmemek
fall flat
rahat yüzü görmemek
to have no peace
rahat yüzü görmemek
have no peace
rahat yüzü görmemek
to be constantly plagued by troubles, not to have a moment's peace
rahat yüzü görmemek
not to have a moment's peace
uygun bulmamak/görmemek
to frown on/upon sth, to disapprove of sth
çok görmemek
not to grudge
Turkish - Turkish
Bir iş hiç yapılmamak: "Köşk kim bilir ne kadar zamandan beri su, süpürge görmemişti."- Y. K. Karaosmanoğlu
English - Turkish

Definition of görmemek in English Turkish dictionary

rahat yüzü görmemek
not have a moment's peace
görmemek
Favorites