The country is unique, magnificent and gigantic!
- Ülke eşsiz, görkemli ve devasa!
This is a gorgeous town.
- Bu görkemli bir şehir.
What a gorgeous flower!
- Ne görkemli bir çiçek!
The sight was splendid beyond description.
- Görüş, açıklamanın ötesinde görkemli oldu.
Those ruins were once a splendid palace.
- O kalıntılar bir zamanlar görkemli bir saraydı.
Tom is pompous, isn't he?
- Tom görkemli, değil mi?
He was a stately man.
- O görkemli bir adamdı.
A government official's stately mansion was looted.
- Bir hükümet görevlisinin görkemli malikanesi yağmalanmış.
The garden is bright with flowers.
- Bahçe çiçekleri ile görkemli.
You've done a brilliant job.
- Sen görkemli bir iş yaptın.
Everyone recognized him as a brilliant pianist.
- Herkes onu görkemli bir piyanist olarak tanıdı.
Sami owned a majestic English manor.
- Sami, görkemli bir İngiliz malikanesine sahipti.
My signature is meaningful, majestic and inimitable.
- Benim imzam anlamlı, görkemli ve eşsizdir.
It's fine to make grandiose plans, but I'd like you to start with what you have on your plate.
- Bu görkemli planları yapmak iyi fakat tabağında sahip olduğunla başlamanı istiyorum.
It's fine to make grandiose plans, but I'd like you to start with what you have on your plate.
- Bu görkemli planları yapmak iyi fakat tabağında sahip olduğunla başlamanı istiyorum.
The glory of New York is its museums.
- New York'un görkemi müzelerdir.
Simplicity is the glory of expression.
- Basitlik ifadenin görkemidir.
Tom is pompous, isn't he?
- Tom görkemli, değil mi?
He was a stately man.
- O görkemli bir adamdı.
A government official's stately mansion was looted.
- Bir hükümet görevlisinin görkemli malikanesi yağmalanmış.
The country is unique, magnificent and gigantic!
- Ülke eşsiz, görkemli ve devasa!