görevsiz

listen to the pronunciation of görevsiz
Turkish - English
out of work, unemployed
görev
job

My job is dull and boring. - Benim görevim donuk ve sıkıcı.

What are his official job duties? - Onun resmî iş görevleri nelerdir?

görev
task

You must carry the task through to the end. - Sonuna kadar görevi taşımalısın.

The trainee could hardly bear the burden of the task. - Stajyer, görevin yüküne dayanamadı.

görev
duty

The traditional way of learning a language may satisfy at most one's sense of duty, but it can hardly serve as a source of joy. Nor will it likely be successful. - Bir dil öğrenmenin geleneksel yolu olsa olsa birinin görev duygusunu tatmin edebilir ama o bir sevinç kaynağı olarak hizmet edemez. Ayrıca muhtemelen başarılı olmayacaktır.

One must do one's duty. - İnsan görevini yapmalı.

görev
assignment

I have another assignment for you. - Senin için başka bir görevim var.

Can I give you the assignment? - Sana görev verebilir miyim?

görev
work

The social worker was asked to follow up the information about the Stevenson family. - Sosyal görevliden Stevenson ailesi hakkındaki bilgiyi takip etmesi istedi.

Tom worked as a gas station attendant. - Tom bir benzin istasyonu görevlisi olarak çalıştı.

görev
mission

Tom was in favor of aborting the mission. - Tom görevin durdurulmasından yanaydı.

Tom couldn't understand what the purpose of the mission was. - Tom görevin amacının ne olduğunu anlayamadı.

görev
{i} function

We can't function like this. - Böyle görev yapamayız.

görev
office

He resigned from his office. - O görevinden istifa etti.

The politician was removed from office. - Politikacı görevden alındı.

görev
competence
görev
employ

He is employed in a bank. - O, bir bankada görevlidir.

While employed at the bank, he taught economics at college. - Bankada görevlendirildiğinde ,kolejde ekonomi öğretti.

görev
obligation
görev
post

The president appointed each man to the post. - Genel müdür her bir adamı görevine atadı.

He resigned his post on account of illness. - O, hastalık nedeniyle görevinden istifa etti.

görev
capacity
görev
vocation
görev
berth
görev
official duty
görev
labour
görev
(Havacılık) subtask
görev
trust

The Board of Trustees voted to divest the organization's overseas holdings. - Mütevelli Yönetim kurulu yurt dışı holdingleri görevden almak için oy kullandı.

görev
engagement
görev
(Ticaret) ministry
görev
(Dilbilim) tasks

Only half of all military planes can fight. The rest are used for other tasks. - Askerî uçakların sadece yarısı savaşa katılabilir. Kalanlar ise başka görevler için kullanılır.

Tom has a great talent for the assignment of tasks. - Tom'un görev dağılımı için büyük bir yeteneği var.

görev
part

I try to do my part to help the community. - Topluma yardımcı olmak için görevimi yapmaya çalışıyorum.

Tom has already done his part. - Tom zaten görevini yaptı.

görev
service

Sami finished his two years of military service. - Sami iki yıllık askerlik görevini bitirdi.

I had my military service in Ankara. - Askerlik görevimi Ankara'da yaptım.

görev
commission

He has received a commission as a naval officer. - O bir deniz subayı olarak bir görev aldı.

A friend of mine commissioned a well-known artist to paint a portrait of his wife. - Arkadaşlarımdan biri iyi-tanınmış bir sanatçıyı onun karısının portresini yapması için görevlendirdi.

görev
onus
görev
position

I am sure you will take an active role in your new position. - Ben, yeni görevinde aktif bir rol alacağından eminim.

My elder brother got a position in a big business. - Ağabeyim büyük bir ticari kuruluşta görev yapıyor.

görev
place

You must put up with your new post for the present. I'll find you a better place one of these days. - Şu an için yeni görevinize katlanmalısın. Sana bugünlerden birinde daha iyi bir yer bulacağım.

görev
appointment
görev
workings
görev
law jurisdiction
görev
duty, task, assignment, charge; appointment; mission, service, commission; function
görev
situation
görev
devoir
görev
stint
görev
(Hukuk) office, task
görev
official work, office
görev
incumbency
görev
job, employment, function
görev
business

My elder brother got a position in a big business. - Ağabeyim büyük bir ticari kuruluşta görev yapıyor.

görev
employment
görev
billet
görev
charge

Even if you do not like it, you must take charge of it. - Sevmesen bile bu görevi almalısın.

The boss put me in charge. - Patron beni görevlendirdi.

görev
piece of work
görev
physiol., gram., (Matematik) function
Turkish - Turkish
Bir görevi bulunmayan
görev
Resmî iş, vazife
Görev
vazife
Görev
fonksiyon
görev
Bir nesne veya bir kimsenin yaptığı iş; iş görme yetisi, fonksiyon
görev
Bir organ veya hücrenin yaptığı iş
görev
Bir nesne veya bir kimsenin yaptığı iş. İş görme yetisi, fonksiyon
görev
Bir cümlede bir dil biriminin öbür birimlerle ilişkisi aracılığıyla yerine getirdiği iş
görev
Bir değerin başka değerlerle olan ilişkisi
görev
Resmî iş, vazife: "Cavit Bey, görevi ona verdiği gün, Abdi Bey çok sevinmişti."- A. İlhan
görevsiz
Favorites