Definition of görünümlü in Turkish English dictionary
- looking
You're not bad looking.
- Sen kötü görünümlü değilsin.
She's a fine looking woman.
- O güzel görünümlü bir kadın.
- {i} watching, observing
- The manner in which one looks; appearance; countenance; face
- The act of one who looks; a glance
- the act of searching visually
- the act of searching visually appearing to be as specified; usually used as combining forms; "left their clothes dirty looking"; "a most disagreeable looking character"; "angry-looking"; "liquid-looking"; "severe-looking policemen on noble horses"; "fine-sounding phrases"; "taken in by high-sounding talk
- appearing to be as specified; usually used as combining forms; "left their clothes dirty looking"; "a most disagreeable looking character"; "angry-looking"; "liquid-looking"; "severe-looking policemen on noble horses"; "fine-sounding phrases"; "taken in by high-sounding talk"
- present participle of look
- Having a certain look or appearance; often compounded with adjectives; as, good- looking, grand-looking, etc
- the act of directing the eyes toward something and perceiving it visually; "he went out to have a look"; "his look was fixed on her eyes"; "he gave it a good looking at"; "his camera does his looking for him"
- görünüm
- view
This room commands a fine view of the city.
- Bu oda şehrin iyi bir görünümüne hakim.
The view of the Earth from the Moon is one of the iconic images of the 20th century.
- Dünyanın Ay'dan görünümü, 20. yüzyılın simgesel görüntülerinden biridir.
- görünüm
- outlook
The outlook for planning the defense is grim.
- Savunmayı planlamak için görünüm acımasızdır.
The outlook remains bright.
- Görünüm parlak kalıyor.
- görünüm
- appearance
One will be judged by one's appearance first of all.
- Bir insan her şeyden önce görünümü ile değerlendirilecektir.
The two brothers are quite unlike in their appearance.
- İki erkek kardeş görünümde oldukça farklı.
- görünüm
- {i} aspect
- görünüm
- {i} sight
The end of the era of petroleum is in sight.
- Ham petrol çağının sonu görünümde.
The end of the age of oil is in sight.
- Ham petrolün sonu görünümde.
- görünüm
- vista
- görünüm
- perspective
- görünüm
- {i} prospect
The financial prospects are excellent.
- Mali görünümler mükemmel.
The financial prospects are excellent.
- Finansal görünümler mükemmel.
- görünüm
- scenery
- görünüm
- (Dilbilim) profile
- görünüm
- (Bilgisayar) display
- görünüm
- (Askeri) picture
You're not seeing the whole picture here.
- Burada genel görünümü görmüyorsun.
You need to look at the big picture here.
- Burada genel görünüme bakman gerekiyor.
- görünüm
- (Bilgisayar) configuration
- temiz görünümlü
- well-groomed
- görünüm
- scene
- görünüm
- spectacle
- genç görünümlü
- young looking
- görünüm
- appearance, view
- görünüm
- complexion
- görünüm
- gram. aspect (of a verb)
- görünüm
- outlook , view
- görünüm
- appearance, view; aspect
- iyi görünümlü
- good looking
Tom is good looking and charismatic.
- Tom iyi görünümlü ve karizmatiktir.
- sivil görünümlü savaş gemisi
- Q boat
- sivil görünümlü savaş gemisi
- Q ship
- sıradan görünümlü
- common looking