görünüş

listen to the pronunciation of görünüş
Turkish - English
aspect
look

Are you happy with how you look? - Görünüşünden memnun musun?

You shouldn't judge a person by his looks. - Bir kişiyi görünüşüyle yargılamamalısın.

appearance

Don't judge by appearances. - Görünüşe göre yargılamayın.

His appearance and behavior made me ashamed of him. - Onun görünüşü ve davranışı beni ondan utandırdı.

sight

She stood astonished at the sight. - Görünüşte şaşırmış gibi duruyordu.

The sight of the money tempted him into stealing. - Paranın görünüşü onu çalmaya teşvik etti.

spectacle
appearance, aspect, look; looks
appearance, sight, spectacle, semblance; external view; aspect
gram. aspect (of a verb)
face

You can save face with a happy smile. - Mutlu bir gülümsemeyle görünüşü kurtarabilirsiniz.

Tom had a bored, disinterested look on his face. - Tom'un yüzünde bıkkın, ilgisiz bir görünüş vardı.

arch. elevation
outlook

The Japanese are often criticized for being inward looking and insufficiently international in their outlook. - Japonya görünüşte içe dönük ve yetersiz uluslararası yapıya sahip olduğundan dolayı sık sık eleştirilmektedir.

epiphany
mien
view, sight
facet
semblance
appearances, outward looks, façade
view
surface

This problem seems to be easy on the surface, but it's really difficult. - Bu sorun görünüşte kolay gibi görünüyor ama o gerçekten zor.

He seems like a softy on the surface, but at the core he's got an iron will that makes him an extremely tough negotiator. - Dış görünüşte bir sümsük gibi görünüyor. Fakat özünde onu zorlu bir delege yapan sağlam bir iradesi var.

form
façade
(Dilbilim) profiling
elevation
looks

She is sensitive about her looks. - Görünüşü hakkında duyarlıdır.

You shouldn't judge a person by his looks. - Bir kişiyi görünüşüyle yargılamamalısın.

image
figure
show
presence
prospect
vision
occurrence
coloring
countenance
visage
exterior
phase
dış görünüş
appearance

Don't be fooled by appearances. - Dış görünüşlere aldanmayın.

Don't judge a person by his appearance. - İnsanları dış görünüşüyle yargılamayın.

görünüş oranı
aspect ratio
güzel görünüş
glory
görün
appear

The story appears to be true. - Hikâye doğru görünüyor.

The girl appeared sick. - Kız hasta görünüyordu.

perspektif görünüş
perspective view
görün
seem

Your plan seems better than mine. - Senin planın benimkinden daha iyi görünüyor.

Your suggestion seems reasonable. - Önerin mantıklı görünüyor.

görün
{f} seeming

Seemingly impossible things sometimes happen. - Görünüşte imkansız şeyler bazen olur.

The world is a place of seemingly infinite complexity. - Dünya görünüşte sonsuz karmaşanın olduğu bir yer.

görün
seem to be

You seem to be a little under the weather. - Biraz keyifsiz gibi görünüyorsun.

Tom and Mary seem to be suited for each other. - Tom ve Mary birbirleri için uygun görünüyorlar.

görün
{f} emerging
aldatıcı görünüş
illusion
aynadaki görünüş
mirror image
dış görünüş
externals
dış görünüş
fashion
dış görünüş
shape
dış görünüş
exterior, façade
dış görünüş
superficies
dış görünüş
semblance
dış görünüş
varnish
dış görünüş
the outer man
dış görünüş
facade
dış görünüş
disguise
dış görünüş
rind
dış görünüş
shell
dış görünüş
guise
dış görünüş
color
dış görünüş
colour [Brit.]
dış görünüş
get up
dış görünüş
surface

He seems like a softy on the surface, but at the core he's got an iron will that makes him an extremely tough negotiator. - Dış görünüşte bir sümsük gibi görünüyor. Fakat özünde onu zorlu bir delege yapan sağlam bir iradesi var.

endişeli görünüş
hunted look
engin görünüş
panoramic
ettirgen görünüş
(Dilbilim) causative aspect
görün
loom
havadan görünüş
aerial view
huzursuz görünüş
hunted look
kalıtımla oluşan dış görünüş
phenotype
kesit görünüş
cutaway view
kesit görünüş
sectional view
kuşbakışı görünüş
bird's eye view
kısmi görünüş
partial view
makul görünüş
specious
modern görünüş
(Bilgisayar) modern cool
plan görünüş
plan view
yan görünüş
side elevation
yandan görünüş
profile
yandan görünüş
side view
yanıltıcı görünüş
colouring [Brit.]
yanıltıcı görünüş
coloring
önden görünüş
front elevation
önden görünüş
front view
üstten görünüş
top view
üç boyutlu görünüş
stereoscopy
Turkish - Turkish
Bulunulan bir yerden görülebilen alan, manzara
Gerçeğe uymayan dış görüntü, zevahir
Gözün ilk bakışta veya zihnin dolaysız olarak algıladığı şey
Bulunulan bir yerden görülebilen alan, manzara: "Van gölünün görünüşü eşsizdi."- N. Cumalı
Fiillerin belirttiği oluşların süresi, gelişmesi ve bitmesiyle ilgili bütün biçimleri kapsayan gramer kategorisi
Fiillerin belirttiği oluşların süresi, gelişmesi ve bitmesiyle ilgili bütün biçimleri kapsayan dil bilgisi kategorisi
manzara
çehre
durum vaziyeti
görünüm