göçmek

listen to the pronunciation of göçmek
Turkish - English
migrate
emigrate

Do you want to emigrate to Switzerland? - İsviçre’ye mi göçmek istiyorsun?

immigrate
dent
die
(for animals) to migrate
fall in
to move from (one dwelling place) to (another)
go hence
to migrate, to emigrate; to move house; to dent; to collapse, to cave in; to die, to pass away
to migrate; to emigrate; to immigrate
to pass on, die. göçüp gitmek to pass on, die
to collapse, cave in, fall down
trek
transmigrate
move house
(Dilbilim) pass over
pass away
(İnşaat) slump
give in
move
subside
pass on
göç
migration

Hanson is wrong when he states international economic developments led to great migrations of labour in the seventeenth century. - Hanson, uluslararası ekonomik gelişmelerin 17. yüzyılda büyük emek göçlerine yol açtığını söylediğinde hatalıdır.

Death is one of two things. Either it is annihilation, and the dead have no consciousness of anything; or, as we are told, it is really a change: a migration of the soul from this place to another. - Ölüm iki şeyden biridir.O ya ölümlülüktür, ve ölüler herhangi bir şeyin bilincinde değildir; ya da bize söylenildiği gibi, gerçekten bir değişikliktir: ruhun bu yerden ötekine göç etmesidir.

göç
{i} immigration

Let's introduce ourselves to the immigration office. - Kendimizi göç ofisine tanıtalım.

America’s immigration system is broken. - Amerika'nın göçmenlik sistemi bozuldu.

göç
{i} emigration

Portugal is a country of emigration. - Portekiz göç veren bir ülkedir.

göç
migratory

In autumn the migratory birds fly south. - Sonbaharda göçmen kuşları güneye uçar.

Many migratory birds come to this pond every year in winter. - Her yıl kış aylarında birçok göçmen kuş bu gölete gelir.

göç
flight

It's not easy to prevent white flight from cities. - Şehirlerden beyaz göçü önlemek kolay değildir.

göç
seasonal migration (of animals)
göç
emigrate

They are going to emigrate to America. - Amerika'ya göç edecekler.

His family emigrated from their mother country to Brazil forty years ago. - Ailesi kırk yıl önce anavatanından Brezilya'ya göç etti.

göç
Exodus

The rural exodus depopulated entire villages in this region of Germany. - Kırsal göçü Almanya'nın bu bölgesindeki bütün köylerin nüfusunu azalttı.

göç
migrate

I wonder why birds migrate. - Kuşların neden göç ettiğini merak ediyorum.

Swallows migrate to a warm climate. - Kırlangıçlar sıcak iklime göç ederler.

göçme
subsidence
göçme
(İnşaat) collapse failure
göçme
immigrate
göçme
(Jeoloji) fall
göç
collapse
göç
transmigration
göç
settlement
göçme
falling-in
göçme
implosion
göçme
slumping
göç
transhumance
göç
household goods being moved
göç
moving (from one dwelling place to another), migration
göç
(zorlu) trek
göç
ımmıgratıon
göç
migrated to
göç
{i} drift
göç
{i} expatriation
göç
immigrated

He immigrated to Brazil in search of a better life. - O daha iyi bir yaşam aramak üzere Brezilya'ya göç etti.

Tom immigrated to Australia when he was thirty. - Tom otuz yaşındayken Avustralya'ya göç etti.

göç
mıgratıon
göç
migration; emigration; immigration
göç
(Hukuk) migration, immigration
göç
migration, emigration, immigration
göçme
migration
göçme
emigration
göçme
migration; collapsing
göçme
landslide
göçme
landslip
göçme
cave
göçme
caving
göçme
passing
Turkish - Turkish
Çökmek
Oturmak
Ölmek, yok olmak
Sıcak iklimli ülkelere gitmek
Yerleşmek amacıyla mahalle, köy, şehir veya ülke değiştirmek
(Osmanlı Dönemi) ZA'N
Göç
hicret
Göç
huruç
Göç
barhana
göç
Taşınma, nakil
göç
Göç sırasında taşınan ev eşyaları
göç
Evden eve taşınma, nakil: "Her sene, zamanı gelince İstanbul'un mahallelerinde Boğaz'ın köylerine göçler başlardı."- A. Ş. Hisar
göç
Kuşların, geyiklerin, yarasaların, bazı balık ve böceklerin mevsim, iklim, besin miktarı vb.ne göre çevre değiştirmeleri
göç
Ekonomik, toplumsal veya siyasi sebeplerle bireylerin veya toplulukların bir ülkeden başka bir ülkeye, bir yerleşim yerinden başka bir yerleşim yerine gitme işi, muhaceret: "Obalarının hâlâ arkası kesilmeyen göçleri devam etmekte idi."- S. Ayverdi
göçme
Göçmek işi
göçmek
Favorites