Ben daha ileri yürüyemem.
- I can't walk any further.
O, daha ileriye yürüyemedi.
- He could not walk any further.
Tom'un daha fazla sorusu yoktu.
- Tom had no further questions.
Biz, mevcut koşullar altında daha fazla fiyat indirimi teklif edemeyiz.
- We cannot offer a further price reduction under the current circumstances.
O benden daha ileriye yüzebilir.
- She can swim further than I can.
O, daha ileriye yürüyemedi.
- He could not walk any further.
Daha çok bilgi için ofise başvurun.
- Apply to the office for further details.
Onun yeni işi onu ailesinden daha çok ayırıyor.
- His new job further separates him from his family.
Daha fazla bir indirim talep ederseniz, ödeme koşullarını değiştirmeyi öneririz.
- If you request a further discount, we suggest changing the terms of payment.
Kuzeyde İskoçya, güneyde İngiltere, batıda Galler ve daha batıda da Kuzey İrlanda var.
- In the north, there's Scotland; in the south, England; in the west, Wales; and further west, Northern Ireland.
Tom'un daha da ileri gitmesi gerekecek.
- Tom will need to go further.
Daha da ileri gitmek zorunda olduğumuzu sanmıyorum.
- I don't think we have to go any further.
Başka bir talimata kadar sessiz kalacaksın.
- You will remain silent until further instructed.
Söyleyecek başka bir şeyin var mı?
- Do you have anything further to say?
Başka sorularınız var mı?
- Do you have any further questions?
Söyleyecek başka bir şeyin var mı?
- Do you have anything further to say?
Tom daha uzağa gitmedi.
- Tom didn't get any further.
Google Translate, Ubuntu Çevirileri için yeterince iyi değildir. Ayrıca bu, Ubuntu ilkesine de aykırıdır.
- Google Translate is not good enough for Ubuntu Translations. Furthermore, this is against Ubuntu policy.
O sadece güzel değil fakat aynı zamanda nazik ve ayrıca zeki.
- She is not only beautiful, but also gentle and, furthermore, intelligent.
O sadece biraz daha uzak.
- It's just a little further.
Okulumuz istasyondan daha uzaktır.
- Our school is further away than the station.
Onun yeni işi onu ailesinden daha çok ayırıyor.
- His new job further separates him from his family.
O, kariyerini ilerletmek için Pekin'e gitmek istiyor.
- She wants to go to Beijing to further her career.
Further, affiant sayeth naught. (A formal statement ending a deposition or affidavit, immediately preceding the affiant's signature.).
Further, besides sensible things and Forms he says there are the objects of mathematics, which occupy an intermediate position,.
Further the economy.
Washington DC is further from Europe than New York.