Bir boşanma duyduğumuzda biz bunun o iki kişinin temel ilkeler üzerinde anlaşmaya varma yetersizliğinden kaynaklandığını varsayıyoruz.
- When we hear of a divorce we assume that it was caused by the inability of those two people to agree upon fundamentals.
Şimdi temel konuya dönelim.
- Let us turn now to the fundamental issue.
Kitabın dayanağı esasen kusurludur.
- The premise of the book is fundamentally flawed.
Aymara kültüründe birinin ebeveynlerine saygı göstermek esastır.
- In the Aymara culture, respecting one's parents is fundamental.
Önerilen kanun esasen kusurludur.
- The proposed law is fundamentally flawed.
Kitabın dayanağı esasen kusurludur.
- The premise of the book is fundamentally flawed.
Senin fikrinle benimki arasında temel bir fark vardır.
- There is a fundamental difference between your opinion and mine.
Şimdi temel konuya dönelim.
- Let us turn now to the fundamental issue.
Kilise ve devletin ayrılması, anayasanın temel ilkelerinden biridir.
- The separation of church and state is one of the fundamental principles of the Constitution.
Kilise ve devletin ayrılması, anayasanın temel ilkelerinden biridir.
- The separation of church and state is one of the fundamental principles of the Constitution.
Bir boşanma duyduğumuzda biz bunun o iki kişinin temel ilkeler üzerinde anlaşmaya varma yetersizliğinden kaynaklandığını varsayıyoruz.
- When we hear of a divorce we assume that it was caused by the inability of those two people to agree upon fundamentals.
Sorunun kendisi temel olarak yanlıştır.
- The question itself is fundamentally wrong.
İddia temel olarak kusurludur.
- The argument is fundamentally flawed.
Argüman temelde kusurluydu.
- The argument was fundamentally flawed.
Kitabın önermesi temelde kusurludur.
- The book's premise is fundamentally flawed.