Tom eğlenmeyi seviyor.
- Tom likes to have fun.
Tom'un eğlenmediği izlenimini aldım.
- I got the impression Tom wasn't having any fun.
O sadece eğlence için periyodik tabloyu ezberledi.
- He learnt the periodic table by heart just for fun.
Tatoeba'da cümleleri çevirmek ev ödevi yapmaktan daha eğlenceli.
- Translating sentences on Tatoeba is more fun than doing homework.
Genç çift, eğlenmek için Kyoto'ya gitti.
- The young couple went to Kyoto for fun.
İnsanlarla görüşmek ve eğlenmek istiyorum.
- I want to meet people and have fun.
Şakaların komik değil.
- Your jokes aren't funny.
Tom Mary'nin şakasının komik olduğunu hiç düşünmüyordu.
- Tom didn't think Mary's joke was funny at all.
O, komik bir hikaye ile bizi neşelendirdi.
- He amused us with a funny story.
Müzik dinlemek çok eğlenceli.
- Listening to music is lots of fun.
Parkta oynamak eğlenceliydi.
- It was fun playing in the park.
Jane ile birlikte olmak zevkli.
- Jane is fun to be with.
Basket oynamak çok zevklidir.
- It's a lot of fun to play basketball.
İnsanlar sürekli benimle gırgır geçiyor.
- People make fun of me all the time.
Benimle gırgır geçme.
- Please don't make fun of me.
Bu roman eğlenceli ve zevkli.
- This novel is fun and enjoyable.
Sadece zevk için okula gelmeyin.
- Don't come to school just for fun.
Yabancılarla alay etme.
- Don't make fun of foreigners.
Yabancılarla alay etme.
- Don't poke fun at foreigners.
He is such a fun person to be with.
This year's fashion style is much more fun than recent seasons.
Hey, don't get bent out of shape over it; I was just funning you.
Grafting your boss's face onto the hind end of a donkey is fun, but serious fun is when you create the impossible and it looks real.
... online and everyone's making fun of it and just kind of ...
... ...AND YOU CAN'T MAKE FUN OF YOUR FATHER'S WEIGHT. ...