Tom, John'un ondan ödünç para almaya çalışacağı konusunda Mary'yi uyardı.
- Tom warned Mary that John would try to borrow money from her.
Ben ona telefon etmek üzereyken, ondan bir mektup geldi.
- Just when I was about to phone her, a letter arrived from her.
Tarihi değiştiremeyiz ama ondan öğrenebiliriz.
- We can't change history, but we can learn from it.
Hayat ondan ne beklediğine karar verdiğinde başlar.
- Life starts when you decide what you are expecting from it.
Ondan uzak durmanız sizin akıllılığınız.
- It was wise of you to keep away from him.
O, yıllar önce ondan kitabı ödünç aldı ve onu henüz iade etmedi.
- She borrowed the book from him many years ago and hasn't yet returned it.
Onun bisikleti bundan farklıdır.
- His bicycle is different from this one.
Bundan ne gibi sonuçlar çıkarılabilir?
- What conclusions can be drawn from this?
Yakında senden haber almaktan müteşekkür olacağım.
- I would appreciate hearing from you soon.
Sanırım Tom senden çok şey öğrenebilirdi.
- I think Tom could learn a lot from you.
... love for her and for the royal family was incredible. ...
... She put your name in her username. ...