Tom korkmuş görünüyor.
- Tom seems frightened.
Alice sert annesinden korkmuştu.
- Alice was frightened of her strict mother.
Ormandan gelen sesler kaşifleri korkuttu.
- The voices coming from the jungle frightened the explorers.
O, binaya girdiğinde, ani bir çığlık sesiyle korkutuldu.
- When he entered the building, he was frightened by a sudden cry.
Karanlıktan korkmak için bir neden göremiyorum.
- I have never seen any reason to be frightened of the dark.
Kuştan korkan darı ekmez.
- He who is frightened of a sparrow will never sow barley.