frequently; fast; quick

listen to the pronunciation of frequently; fast; quick
English - Turkish

Definition of frequently; fast; quick in English Turkish dictionary

thick
kalın

Buz iki inç kalınlığında. - The ice is two inches thick.

Buz üzerinde yürümek için yeteri kadar kalın. - The ice is thick enough to walk on.

thick
keşif
thick
{s} yoğun

Çok geçmeden önce, hayalet yoğun siste kayboldu. - Before long, the ghost disappeared into a thick fog.

Yoğun sis nedeniyle, sokağı görmek zordu. - Because of the thick fog, the street was hard to see.

thick
çok miktarda
thick
kaplı

Gemi, kalın sisle kaplı, şafakta yola çıktı. - The ship, covered in thick fog, set sail at dawn.

Zemin kalın bir halı ile kaplıdır. - The floor is covered with a thick carpet.

thick
{s} koyu

Onun koyu makyajı iğrençtir. - Her thick makeup is disgusting.

Koyu, kremalı mantar çorbası severim. - I love thick, creamy mushroom soup.

thick
en hareketli an
thick
katı
thick
{s} sisli
thick
{s} boğuk
thick
{s} sık

Kar o kadar sık düşmeye başladı ki küçük çocuk kendi elini göremedi. - The snow began to fall so thickly that the little boy could not see his own hand.

Orman sık ve aşılmazdı. - The forest was thick and impenetrable.

thick
{i} en çok olduğu yer
thick

Ayaklarını sıcak tutmak için kalın çoraplar giymelisin. - You need to wear thick socks to keep your feet warm.

Kar o kadar sık düşmeye başladı ki küçük çocuk kendi elini göremedi. - The snow began to fall so thickly that the little boy could not see his own hand.

thick
{i} en heyecanlı yeri
thick
ahmak
thick
{s} yakın (arkadaş)
thick
dil tutulur gibi telaffuz olunan
thick
{s} aşırı
thick
kalınca

Tostunun üstüne kalınca bal yaydı. - She spread honey thickly on her toast.

English - English
thick