Onu izlemek sancılıydı.
- That was painful to watch.
Eğer doğum sancıları insanların dediği kadar acı verseydi, herkesin sadece bir çocuğu olurdu.
- If labor pains would hurt so much as people say, everyone would only have one child!
Bu acıya dayanamıyorum.
- I cannot bear this pain.
Onun yüzü acıdan şekil değiştirmişti.
- His face is distorted by pain.
Midemde ara sıra olan ağrılar var.
- I have occasional pains in the stomach.
Tom artık ağrıya tahammül edemediği zaman, hastaneye gitti.
- When Tom couldn't bear the pain any longer, he went to the hospital.
Cézanne doğanın yeni bir biçimde nasıl resmedileceğini biliyordu.
- Cézanne knew how to paint nature in a new way.
Fransız ekmeği Brezilya'da çok popülerdir.
- French bread is very popular in Brazil.
İki Fransız Fransızca konuşur ve Fransız ekmeği yer.
- The two Frenchmen speak French and eat French bread.
Emeksiz kazanç olmaz.
- No gains without pains.