O, samimi olarak suçunu itiraf etti.
- She frankly admitted her guilt.
Samimi görüşünüzü duymama izin verin.
- Let me hear your frank opinion.
Gerçekten dürüst olmamı istiyor musun?
- Do you really want me to be frank?
Dürüst olmak gerekirse, ondan nefret ediyorum.
- Frankly speaking, I hate him.
Tom gerçekten açık sözlü olmamı istiyor mu?
- Does Tom really want me to be frank?
O, oldukça açık sözlü bir kişidir.
- He is an extremely frank person.
Buy a package of franks for the barbecue.
May I be frank with you?.