O yaşlılığında çelimsiz oldu.
- He's become frail in his old age.
Çelimsiz yaşlı adam inatla bir tekerlekli sandalyeyi kullanmayı reddetti.
- The frail old man stubbornly refused to make use of a wheelchair.
Yaşlı kadın narin ama alıngandı.
- The elderly woman was frail but feisty.
Büyükannem giderek unutkan ve kırılgan oluyor.
- My grandmother was gradually becoming forgetful and frail.
THE GIRL All right, they'll think I'm your frail.