Mutluluktan yüzü parlıyordu.
- His face was enlightened by happiness.
Çoğumuz ebeveynlerimiz ve büyük ebeveynlerimizden önemli ölçüde daha varlıklı olmamıza karşın, onu yansıtan mutluluk seviyeleri değişmemiştir.
- While most of us are significantly better off financially than our parents and grandparents, happiness levels haven't changed to reflect that.
Hasret kaldığım saadeti aramak hakkım değil miydi?
- Didn't I have a right to seek the happiness I longed for?
Zavallı adam oğlunun saadetini görecek kadar yaşamadı.
- The poor man didn't live long enough to see his son's happiness.
Acı riski olmadan, mutluluk ve sevinç olamaz.
- Without the risk of pain, there can be no happiness and joy.
Some beauties yet no precepts can declare, For there's a happiness, as well as care. — Alexander Pope.