I'm not in good shape now.
- Şu an formda değilim.
Being in good shape takes effort.
- Formda olmak çaba gerektirir.
An athlete must keep in good condition.
- Bir atlet formda olmalıdır.
Physical fitness requires time and dedication.
- Fiziksel form zaman ve özveri gerektirir.
Tom came here to help us fill out these forms.
- Tom bizim bu formları doldurmamıza yardımcı olmak için buraya geldi.
Many forms of life are disappearing.
- Birçok hayat formu kayboluyor.
Some people stay trim even without going to a gym.
- Bazı insanlar bir spor salonuna gitmeden bile formunda kalırlar.
From the sixth form will come the scholars and the administrators.
Throughout this chapter we will work with a form in a new project.
The Egyptians therefore in their hieroglyphics expressed a melancholy man by a hare sitting in her form, as being a most timorous and solitary creature.
Insects form the biggest family group in nature's kingdom, and also the oldest.
The prefect grabbed me by the shoulders and steered me down a passageway, and down another and finally through a door that led into a long, low dining-room crowded with loudly breakfasting boys sitting on long, shiny oak forms, as benches used to be called.
By adding -ness, you can form a noun from an adjective.
Jim has form..
Bir grup oluşturmak için bir araya geldik.
- We came together to form a group.
Çalışanlar bir birlik oluşturmak istiyor.
- The employees want to form a union.
Öyleyse ben de dosya biçimini değiştirmeyi deneyeceğim.
- I'll try to change the file format then.
Sevmek ve sevilmek, bunlar mutluluğun büyük biçimleridir.
- To love and to be loved, these are the biggest forms of happiness.
İletişim birçok şekiller alır.
- Communication takes many forms.
Tavşanın çabalarından etkilenen Buddha onu aya kadar yükseltti ve onu sonsuza kadar bu şekilde bıraktı.
- Buddha, impressed by the rabbit's efforts, raised him unto the moon and set him in that form forever more.
Davranış vaazın en yüksek biçimidir.
- Behaviour is the highest form of preaching.
Resmi savaş beyanları 1942 yılından bu yana ABD tarzı değildir.
- Formal declarations of war haven't been the United States's style since 1942.
Karakteristik demokrasi, ülke yönetiminin bir şeklidir.
- Representative democracy is one form of government.
Tom eski bir vücut geliştirmeci.
- Tom is a former bodybuilder.
Düz bir sıra oluşturun.
- Form a straight line!
Bu bir başkaldırı yöntemidir.
- It's a form of rebellion.
Başvuru formuna fotoğrafınızı yapıştırmanız önemlidir.
- It is important that you attach your photo to the application form.
Resmi bir işlem yapılmadı.
- No formal action was taken.
Bizim bedenimiz dört elementten oluşur: toprak, ateş, su ve hava.
- Our body was formed out of four elements: earth, fire, water, and air.
Tom çok resmi olmak zorunda değildi.
- Tom didn't have to be so formal.
Tom bizim bu formları doldurmamıza yardımcı olmak için buraya geldi.
- Tom came here to help us fill out these forms.
Çeşitli bulut oluşum türleri vardır.
- There are several kinds of cloud formations.
Ulaşımın hangi türünü kullandın?
- What form of transportation did you use?
Çeşitli bulut oluşum türleri vardır.
- There are several kinds of cloud formations.
Ben bir iş bulduktan sonra bile hala bir çeşit müziğe devam etmek isteyeceğimi düşünüyorum.
- Even after I get a job, I think I'll still want to continue some form of music.
İki arkadaş derin bir arkadaşlık bağı oluşturdular.
- The two friends have formed a deep bond of friendship.
Onlar beşer kişilik gruplar oluşturdular.
- They formed themselves in groups of five.
Bu farklı bir kelime mi yoksa aynı kelimenin başka bir hâli mi?
- Is this a different word or just another form of the same word?
Madde sıcaklığa göre hal değiştirir.
- Matter changes its form according to temperature.
Düz bir sıra oluşturun.
- Form a straight line!
On beş yıl önceki mezuniyetten beri eski sınıf arkadaşlarımla hiç karşılaşmadım.
- Since graduation fifteen years ago I have never run into my former classmates.
Biçim geçici, sınıf kalıcıdır.
- Form is temporary, class is permanent.
O bir göz biçiminde gizemli tılsıma sahiptir.
- He has a mysterious talisman in the form of an eye.