O, arkadaşlarına karşı zorbalık yapardı.
- He used to bully his friends.
Her sabah yürüyüş yapardım.
- I used to take a walk every morning.
O, onun makaleyi yazmak için kullandığı bilgisayardır.
- That's the computer he used to write the article.
O, atmosferdeki karbon dioksit miktarlarının artmasından dolayı Dünyanın ısınmasını tanımlamak için kullanılan bir terimdir.
- It is a term used to describe the warming of the earth due to increasing amounts of carbon dioxide in the atmosphere.
Tom, Boston'dan nefret ederdi.
- Tom used to hate Boston.
Mary, Tom'la evlenmeyi hayal ederdi.
- Mary used to dream about marrying Tom.
Bay Kaifu halka açık konuşmalar yapmaya alışıktır.
- Mr Kaifu is used to making speeches in public.
Herkesin önünde konuşmalar yapmaya alışık değilim.
- I'm not used to making speeches in public.
Yalnız yaşamaya alışkın.
- She is used to living alone.
O uzun mesafe yürümeye alışkın.
- He is used to walking long distances.
I used to know a guy from the UK who pronounced mother without the r.