former, past

listen to the pronunciation of former, past
English - Turkish
evvel
sometime
bazen

O bazen işe arabayla gider. - Sometimes he drives to work.

Bazen onlarla buluşuyoruz. - We sometimes meet them.

sometime
birgün

Tom bunu birgün yapmalı. - Tom should do that sometime.

Bunu birgün yapacağım. - I'm going to do that sometime.

sometime
bir ara

Tom bana ziyaret için bir ara uğramam gerektiğini söyledi. - Tom told me that I should drop by sometime for a visit.

Ben, bir ara evinize uğramak istiyorum. - I'd like to come around to your house sometime.

sometime
z. bir zaman; bir gün: It was sometime last year. Geçen sene içinde bir zamandı. Come see us sometime! Bir gün bize gel!
sometime
eskiden
sometime
{s} eski

Bazen Tom eski dostlarıyla görüşmeye geliyordu. - Sometimes Tom came to meet his old friends.

Japonya'da hala bazen birinin abaküs kullandığını görüyoruz, ancak eskisi kadar sık değil. - In Japan, we still sometimes see someone use an abacus, but not as often as we used to.

sometime
{s} önceki
sometime
bir gün

Herkesin işi bir gün ters gidebilir. - Even the worthy Homer sometimes nods.

Annesi ve kız kardeşi genç işçiyi ziyaret etmek için geldi, ve bazen onunla birlikte bir gün geçirdiler. - Her mother and her sister came to visit the young worker, and sometimes they spent a day with her.

sometime
eskiden/bir ara
sometime
ilerde
sometime
günün birinde

Günün birinde seni tekrar görmek isterim. - I would like to see you again sometime.

Günün birinde buluşmalıyız. - We should get together sometime.

sometime
{s} sabık
sometime
bir zaman

Gelecek hafta erken bir zamanda bir toplantı planlayalım. - Let's schedule a meeting sometime early next week.

Yakın bir zamanda Paris'te bizi ziyaret etmeye gel. - Come and visit us in Paris sometime soon.

sometime
evvelce
English - English
{s} sometime
former, past
Favorites