Bu konuda çok güçlü hissediyorum.
- I feel very strongly about this.
Bu konuda çok şiddetle hissettim.
- I felt very strongly about it.
Öldükten sonra tekrar canlanmaya kuvvetle inanıyorum.
- I strongly believe in respawn after death.
Mariko'nun anne babası, onun bir Amerikalı ile evlenmesine kuvvetle karşılar.
- Mariko's parents are strongly opposed to her marrying an American.
John Rutledge şiddetle karşı çıktı.
- John Rutledge disagreed strongly.
Senatör Hoar şiddetle antlaşmaya karşı konuştu.
- Senator Hoar spoke strongly against the treaty.
Son derece büyükannesine benzer.
- She strongly resembles her grandmother.
Onun yalan söylediğinden son derece şüphelendim.
- I strongly suspected that he had been lying.