Bunun hakkında çok güçlü hissettiğini fark etmedim.
- I didn't realize you felt so strongly about this.
Ben o konuda kendimi çok güçlü hissediyorum.
- I feel very strongly about it.
Öldükten sonra tekrar canlanmaya kuvvetle inanıyorum.
- I strongly believe in respawn after death.
Mariko'nun anne babası, onun bir Amerikalı ile evlenmesine kuvvetle karşılar.
- Mariko's parents are strongly opposed to her marrying an American.
Kyoto'yu ziyaret etmeni şiddetle öneriyorum.
- I strongly suggest you visit Kyoto.
Senatör Hoar şiddetle antlaşmaya karşı konuştu.
- Senator Hoar spoke strongly against the treaty.
Son derece büyükannesine benzer.
- She strongly resembles her grandmother.
Onun yalan söylediğinden son derece şüphelendim.
- I strongly suspected that he had been lying.