İkna genellikle zorlamaktan daha etkilidir.
- Persuasion is often more effectual than force.
Linda, Dan'ı evliliğe zorlamak için hamile olduğunu iddia etti.
- Linda claimed she was pregnant to force Dan into marriage.
Çocuğu yemesi için zorlama.
- Don't force the child to eat.
İkna genellikle zorlamaktan daha etkilidir.
- Persuasion is often more effectual than force.
İsyancı kuvvetler döğüşmek için hazırlandı.
- Rebel forces prepared to fight.
Hoover, Amerikan kuvvetlerini Nikaragua'dan geri çekti.
- Hoover withdrew American forces from Nicaragua.
Japon askeri güçleri durdurmak için çok güçlü görünüyordu.
- The Japanese military forces seemed too strong to stop.
Durdurulamayan bir güç sabit bir cismi vurursa ne olur?
- What happens when an unstoppable force hits an unmovable object?
Kamuoyu baskısı orduyu hareket etmesi için zorladı.
- Public pressure forced the army to act.
Şimdiye kadar Amerika Birleşik Devletleri kendini dünyanın polisi olarak adlandırdı ve askeri güce dayanarak baskıya devam etmektedir.
- Up till now the United States has called itself the world's police and continues suppression relying on military force.
Benim bu hükümet hakkındaki izlenimim onların daha güçlü bir ekonomik politikaya ihtiyaçları olduğu, aksi takdirde gelecekte büyük sorunlarla karşılaşacaklarıdır.
- My impression of this government is that they need a more forceful economic policy, otherwise they'll encounter large problems in the future.
O, güçlü bir liderdi.
- He was a forceful leader.
Savaşın ilk birkaç saati içinde, Birlik güçleri kazanıyorlardı.
- In the first few hours of the battle, Union forces were winning.
Birlik, düşmanın saldırılarına karşı cesurca direndi.
- The force held out bravely against their enemy's attacks.
Bu kanun hâlâ yürürlükte mi?
- Is that law still in force?
Onlar geri yürürlükte olacak.
- They will be back in force.
Başkan Washington'a dönmek zorunda kaldı.
- The president was forced to return to Washington.
Çocuğu yemesi için zorlama.
- Don't force the child to eat.
İkna genellikle zorlamaktan daha etkilidir.
- Persuasion is often more effectual than force.
Çocuğu yemesi için zorlama.
- Don't force the child to eat.
Rüzgarın gücü yürümeyi zorlaştırdı.
- The force of the wind made it difficult to walk.
İsyancı kuvvetler döğüşmek için hazırlandı.
- Rebel forces prepared to fight.
Tom emekli bir hava kuvvetleri binbaşı.
- Tom is a retired air force major.
Jülyen takvimi Rusya'da geçerliydi.
- The Julian calendar was in force in Russia.
Benim bu hükümet hakkındaki izlenimim onların daha güçlü bir ekonomik politikaya ihtiyaçları olduğu, aksi takdirde gelecekte büyük sorunlarla karşılaşacaklarıdır.
- My impression of this government is that they need a more forceful economic policy, otherwise they'll encounter large problems in the future.
İki nesne arasındaki çekim kuvveti iki kütlenin ürünü ile orantılıdır ve onların kütle merkezleri arasındaki mesafeyle ters orantılıdır.
- The force of gravity between two objects is proportional to the product of the two masses, and inversely proportional to the square of the distance between their centers of mass.
Yer çekimi herhangi iki kütle, herhangi iki organ ya da herhangi iki parçacık arasında olan bir çekim kuvvetidir.
- Gravity is a force of attraction that exists between any two masses, any two bodies, or any two particles.
Benim bu hükümet hakkındaki izlenimim onların daha güçlü bir ekonomik politikaya ihtiyaçları olduğu, aksi takdirde gelecekte büyük sorunlarla karşılaşacaklarıdır.
- My impression of this government is that they need a more forceful economic policy, otherwise they'll encounter large problems in the future.
O, güçlü bir liderdi.
- He was a forceful leader.
He hath murthered that mylde withoute ony mercy – he forced hir by fylth of hymself, and so aftir slytte hir unto the navyll.
show of force.