Tekstil fabrikasının pencereleri demir çubuklarla donatılmış bu yüzden fabrikada yangın çıktığında işçilerden çoğu öldü.
- The textile factory's windows are fitted with iron bars so when a fire broke out inside the factory, most of the workers died.
Bariyerde biletini göster.
- Show your ticket at the barrier.
Ben kalıptan çok, sıvı sabunu tercih ederim.
- I prefer soap as a liquid rather than a bar.
Ellerini bir kalıp sabunla yıka.
- Wash your hands with a bar of soap.
Kapıyı sürgüleyip kilitledik.
- We barred the door and locked it.
İngiliz, Belçikalı ve Hollandalı bir meyhaneye girer ve tezgahta otururlar. Barmen söyler, Bir dakika bekleyin, bu bir şaka mı ne?
- An Englishman, a Belgian and a Dutchman enter a pub and sit down at the counter. Says the barkeeper, Wait a minute, is this a joke or what?
Tom parmaklıklar ardında birkaç yıl geçirdi.
- Tom spent a few years behind bars.
Seni demir parmaklıklar ardında görmek istiyorum.
- I want you behind bars.
Sol kolumu zar zor bükebiliyorum.
- I can barely bend my left arm.
Ben kollarımı zar zor oynatabiliyorum.
- I can barely move my arms.
Suppose we have two objects, foo and bar.
Ezinma and her mother sat on a mat on the floor after their supper of yam foo-foo and bitter-leaf soup.