Dan'ın ceseti yüzme havuzunda yüzüyordu.
- Dan's body was floating in the swimming pool.
Balıkçı kendini yüzen bir tahta vasıtasıyla kurtardı.
- The fisherman saved himself by means of a floating board.
Gölde yüzen binlerce ölü balık bulundu.
- Thousands of dead fish have been found floating in the lake.
Beyaz bir bulut mavi yaz gökyüzünde yüzüyordu.
- A white cloud is floating in the blue summer sky.
Bir top nehirden aşağı doğru yüzüyordu.
- A ball is floating down the river.
Polis, Tom'un vücudunu limanda yüzerken buldu.
- The police found Tom's body floating in the harbour.
Tom'un cesedi denizde başıboş yüzerken balıkçılar tarafından bulundu.
- Tom's body was found by fishemen floating adrift in the sea.
In China, the large floating population has tended to gravitate to cities.
floating buoys.
Where's the restroom? My back teeth are floating!.
Where's the restroom? My back teeth are floating!.