Onu pohpohlamak istedim.
- I wanted to flatter her.
O beni pohpohlamak istedi.
- She wanted to flatter me.
O bana kompliman yapmak istedi.
- He wanted to flatter me.
Sanırım pohpohlanmalıyım.
- I suppose I should be flattered.
Tom Mary'nin iltifatıyla pohpohlandı.
- Tom was flattered by Mary's attention.
Onun yüzeyi bir ayna kadar düzdü.
- Its surface was as flat as a mirror.
Bu çocuk dünyanın düz olduğuna inanmaktadır.
- This child believes that the earth is flat.
Apartman dairesinin bir bahçesi var mı?
- Has the flat got a garden?
Apartman dairesinin bir garajı var mı?
- Has the flat got a garage?
Tom'un patlak tekerini tamir etmeyi önerdim.
- I offered to fix Tom's flat tire.
Bir patlak tekerim var.
- I've got a flat tire.
Onun ricasını açıkça reddetmeliydin.
- You should have refused his request flatly.
O fikri açıkça reddetti.
- He flatly rejected that idea.
Tom'un patlak tekerini tamir etmeyi önerdim.
- I offered to fix Tom's flat tire.
Lütfen bu düz lastiği tamir eder misiniz?
- Could you please fix this flat tire?
Bisikletimin arka tekerleği patlak.
- The rear tire of my bicycle is flat.
Bisikletimin patlak lastiği var.
- My bike has a flat tire.
Teklifimizi açıkca geri çevirdi.
- He flatly turned down our request.
Bir patlak tekerim var.
- I've got a flat tire.
Saçımı ütüyle düzeltmek sonsuza kadar sürüyor.
- Flat ironing my hair takes forever.
Manzara tatsız ve monotondu.
- The landscape was flat and monotonous.
Düz arazi hiçbir dağ veya tepeye sahip değildir.
- Flat land has no mountains or hills.
Pohpohlanmış hissetmelisin.
- You should feel flattered.
Pohpohlanmış olduğumu söylemeliyim.
- I must say I'm flattered.
Pohpohlayan bir arkadaş senin en kötü düşmanındır.
- A flattering friend is your worst enemy.
Benim dairem üçüncü katta.
- My flat is on the third floor.
Dairem birinci katta bulunmaktadır.
- My flat is located on the first floor.
Onun içeri girmesine kesinlikle izin vermedi.
- She flatly refused to let him in.
Talebimizi kesin bir şekilde reddetti.
- He rejected our demand flatly.
Dalkavuklar şeytanın hemşiresidir.
- Flatterers are the Devil's nurses.
Daire tamamen mobilyalıdır.
- The flat comes fully furnished.
Onun kız arkadaşı tamamen düz göğüslü.
- Her girlfriend is completely flat-chested.
Lastiklerden biri boşaldığı için bisikletimi itmek zorundayım.
- I have to push my bike because one of the tyres is flat.
Anlaşılan o eski püskü daire boş.
- Apparently that shabby flat is vacant.
Ben hizmetlerim için haftalık 2.000 dolarlık sabit bir ücret talep ediyorum.
- I charge a flat fee of 2,000 dollars per weekend for my services.
Bu kolanın gazı kaçmış ve iyi tat vermiyor.
- This cola has gone flat and doesn't taste good.
Geçmişte dünya düz olarak düşünüldu.
- In the past the world was thought to be flat.
Jane durgun bir hafta sonu geçirdi.
- Jane spent a very flat weekend.
Pohpohlayan bir arkadaş senin en kötü düşmanındır.
- A flattering friend is your worst enemy.
The land around here is flat.
He can run a mile in four minutes flat.
She liked to walk in her flats more than in her high heels.
That girl is completely flat on both sides.
The palm of the hand, with the adjacent part of the fingers.
I'm not going to the party and that's flat.
a flat of strawberries.