Bu giysiler nihayet kuru.
- These clothes are finally dry.
O, nihayet IBM'in başkanı oldu.
- He finally became the president of IBM.
En sonunda kafa karıştıran labirentten dışarı çıkabildim.
- I finally found my way out of the confusing maze.
Biz en sonunda sana bizim seni istediğimiz yerde sahibiz.
- We finally have you where we want you.
Açlıktan ve yorgunluktan dolayı, köpek sonunda öldü.
- Because of hunger and fatigue, the dog finally died.
Sonunda onu polise teslim etmeye karar verdik.
- We finally decided to give him over to the police.
İlerlememize engel olan şeyler eninde sonunda kaldırıldı.
- The obstacles to our progress have been removed at last.
Tom ve Mary nihayet tamamen yalnızdı.
- Tom and Mary were finally completely alone.
Tom sonunda Mary'den bir ders kitabı aldı.
- Tom finally got a text from Mary.
Bir bebek olarak dört ayak üzerinde emekler, sonra iki bacak üstünde yürümeyi öğrenir, sonunda yaşlılıkta bir değneye ihtiyacı olur.
- It crawls on all fours as a baby, then learns to walk on two legs, and finally needs a cane in old age.
Sonunda aklıma güzel bir fikir geldi.
- At last a good idea struck me.
Açlıktan ve yorgunluktan dolayı, köpek sonunda öldü.
- With hunger and fatigue, the dog died at last.
Nihayet, çalışmayı sona erdirdiler.
- At last, they ceased working.
Nihayet, Japonya'nın bu bölümüne bahar geldi.
- At last, spring has come to this part of Japan.
Son olarak, on iki puan Estonya'ya!
- And finally, twelve points to Estonia!
Son olarak, delegeler oy kullandı.
- Finally, the delegates voted.
The rains, which are still falling, have endly allayed this evil.
Finally, I washed my dog.
The question of his long-term success has now been finally settled.
The contest was long, but the Romans finally conquered.
... balanced budget. Fixing our training programs for our workers. And finally, championing ...
... Well, Jim finally says to himself, you know, time traveling is kind of nice. I'm going ...