final; extreme; greatest; fundamental; decisive

listen to the pronunciation of final; extreme; greatest; fundamental; decisive
English - Turkish

Definition of final; extreme; greatest; fundamental; decisive in English Turkish dictionary

ultimate
son

Yani sonuçta, Web'i dil öğrenmede daha iyi bir yer yapmak için biz Tatoeba ile sadece temelleri inşa ediyoruz. - So ultimately, with Tatoeba we are only building the foundations… to make the Web a better place for language learning.

Sonuçta, okula gitmeye son verdi. - Ultimately, he ended up going to school.

ultimate
{s} nihai

Onun Noodliness'i, Uçan Spagetti Canavarı evrende nihai gerçektir. - His Noodliness, the Flying Spaghetti Monster is the ultimate truth in the universe.

Altına ihtiyacım yok. Ben sadece nihai gerçeği arıyorum. - I don't need gold, I only seek the ultimate truth.

ultimate
{s} esas, temel: ultimate principles temel ilkeler
ultimate
(Tıp) ultimat
ultimate
en üst düzey
ultimate
en iyi
ultimate
en son
ultimate
mükemmel
ultimate
cüzlere ayrılmayan
ultimate
ultimate weapon herkesi öldürecek olan silâh
ultimate
{s} esas
ultimate
sonuç

Yani sonuçta, Web'i dil öğrenmede daha iyi bir yer yapmak için biz Tatoeba ile sadece temelleri inşa ediyoruz. - So ultimately, with Tatoeba we are only building the foundations… to make the Web a better place for language learning.

Bu tür düşüncelerin sonuçta onların nihai kararı üzerinde herhangi bir etkisi olmamıştır. - Such considerations ultimately had no effect on their final decision.

ultimate
ultimate reality son gerçek
ultimate
{s} en uzak
ultimate
ultimatelyeninde sonunda
ultimate
(Tıp) Son nihayet, en uzak, ultimum
ultimate
en büyük
ultimate
nihayette
English - English
{s} ultimate
final; extreme; greatest; fundamental; decisive
Favorites