Bir dörtlü, bir üçlüden bir üye daha fazladır.
- A quartet has one more member than a trio.
Cüzdanımda daha fazla para yok.
- I have no more money in my wallet.
John Bill'den daha zeki.
- John is more intelligent than Bill.
O harcadığından daha fazla para kazanıyor.
- She earns more than she spends.
Onların başka şarapları yok.
- They have no more wine.
Zaman başka herhangi bir şeyden daha değerlidir.
- Time is more precious than anything else.
Ateistlerin tüm dindar ve sosyalistlerden daha merhametli olduğunu biliyorum.
- I know atheists that have more humanity than all these religious and these socialists.
Kanada civarında bir yerde birkaç dönüm karla ilgili iki ulusun savaşta olduğunu ve bu güzel savaşa tüm Kanada'nın değdiğinden daha çok para harcadıklarını bilirsiniz.
- You know that two nations are at war about a few acres of snow somewhere around Canada, and that they are spending on this beautiful war more than the whole of Canada is worth.
Öğretmenimiz bizi bir değnekle dövmeden önce Bu, sizden ziyade beni incitecek. derdi.
- Our teacher used to say This is going to hurt me more than it hurts you before laying into us with a cane.
Doktor kırık parmağından ziyade Tom'un ayak bileği hakkında daha endişeli olduğunu söyledi.
- The doctor said he was more concerned about Tom's ankle than his broken finger.
Onu tanıdıkça daha çok seversin.
- The more you know about him, the more you like him.
Seni ondan daha çok seviyorum.
- I love you more than her.
Bu sahte çevrecilikten daha fazla bir şey değil.
- That's nothing more than greenwashing.
Size söyleyebileceğim daha fazla bir şey yok.
- There's nothing more I can tell you.