fi̇li̇z

listen to the pronunciation of fi̇li̇z
Turkish - English

Definition of fi̇li̇z in Turkish English dictionary

filiz
sprout

In order to sprout, seeds need air and water. - Filizlenmek için, tohumların hava ve suya ihtiyacı var.

Tom said Mary seldom eats bean sprouts. - Tom, Mary'nin nadiren fasulye filizi yediğini söyledi.

filiz
(Botanik, Bitkibilim) rattoon
filiz
young shoot
filiz
growth
filiz
spine
filiz
button
filiz
spray
filiz
outgrowth
filiz
sprig
filiz
tiller
filiz
ore
filiz
tendril
filiz
rod
filiz
cion
filiz
shoot
filiz
offshoot
filiz
bud
filiz
burgeon
filiz sürmek
shoot
filiz vermek
burgeon
filiz ayırıcı
ore separator
filiz demiri
dowel bar
filiz gibi slender and beautiful
(woman)
filiz kırma
suckering
filiz sürmek
to shoot, sprout
sürmek (filiz)
stock
filiz
sprit
aşılık filiz
scion
filiz
clasper
filiz
ratoon
sarılmaya yarayan filiz
tendril
Turkish - Turkish
(Osmanlı Dönemi) Ağaç ve çiçek fidanı, taze sürgün
(Osmanlı Dönemi) Eritilip temizlenmemiş olan altun, gümüş,demir, bakır gibi külçe, ham maden
(Osmanlı Dönemi) Erimiş bakır
filiz
Yeni sürmüş körpe ve küçük dal veya yaprak, sürgün
filiz
Ocaktan çıkarılan işlenmemiş, başka maddelerle karışık hâlde bulunan, ham maden birleşiği
filiz
Erimiş bakır
filiz
Betonarmede, ileride yapılacak eklemeler için beton dökümü sırasında dışta bırakılan demir uçlarına verilen ad
filiz
Ocaktan çıkarılan işlenmemiş, başka maddelerle karışık halde bulunan, ham maden bileşiği
filiz
Yeni sürmüş körpe ve küçük dal veya yaprak, sürgün: "Yeşil çeltik filizleri bir parmak uzunluktaydı."- Y. Kemal