Yalnızca her birey ona karşı harekete geçmeye karar verirse, AIDS durdurulabilir.
- AIDS can be stopped only if every person decides to take action against it.
Yalnızca kütüphanede çalışırım.
- I only study in the library.
Etli pilav sekiz yuan. Vejetaryen pilav sadece dört yuan.
- The pilaf with meat is eight yuan. The vegetarian pilaf is only four yuan.
Geçmiş sadece bilinir, değişmez. Gelecek ise sadece değişir, bilinmez.
- The past can only be known, not changed. The future can only be changed, not known.
İstasyondan yürüyerek eve gitmek sadece beş dakika.
- Walking from the station to the house takes only five minutes.
Etli pilav sekiz yuan. Vejetaryen pilav sadece dört yuan.
- The pilaf with meat is eight yuan. The vegetarian pilaf is only four yuan.
Birkaç gün içinde araba sürebileceksin.
- You'll be able to drive a car in a few days.
Aç olamazsın. Birkaç dakika önce abur cubur yedin.
- You can't be hungry. You had a snack a few minutes ago.
Yalnızca kütüphanede çalışırım.
- I only study in the library.
Ödevini yaptın mı? Toplantı yalnızca iki gün sonra.
- Did you do your homework? The meeting is only two days away.
Sen onun biricik arkadaşıydın.
- You were his only friend.
Biricik kızımız kanserden öldü.
- Our only daughter died of cancer.
Birkaç yıl önce, bizim odanın içinde az miktarda mobilya vardı.
- A few years ago, our room had little furniture in it.
Amerika Birleşik Devletleri dünyadaki en modern silahlardan bazılarına sahip olmasına rağmen, çok az sayıda savaş kazandı.
- Although the United States has some of the most modern weapons in the world, it has won very few wars.
Herkesin gidebileceği bir evi, sığınabileceği bir yuvası var. Benim evim çöllerdir, yurdum çorak topraklar. Kuzey rüzgarı ışığım, yağmurda bir tek paklanırım.
- Everyone has a house to go to, a home where they can find shelter. My house is the desert, my home the barren heath. The north wind is my fire, the rain my only bath.
Bir tek ben mi partiye gideceğim?
- Will I be the only one going to the party?
Zürih'ten Boston'a uçmak sekiz saat sürer, ancak dönüş için sadece altı.
- It takes eight hours to fly from Zurich to Boston, but only six for the return trip.
Ancak, sadece insan topluluğunun bir iletişim aracı olarak sözlü dili vardır.
- However, only the human community has verbal languages as a means of communication.
Birçok Amerikalılar suşi severler.
- Quite a few Americans like sushi.
Birçok insanın iki arabası var.
- Quite a few people have two cars.
İstasyona aceleyle gittik, ama treni kaçırdık.
- We hurried to the station only to miss the train.
Tom çok çalıştı ama sınavda başarısız oldu.
- Tom worked hard only to fail the exam.
Tom'un Boston'da sadece bir gecesi daha var.
- Tom has only one more night in Boston.
Tek oğlu olduğu için, baba, Ken'i daha çok seviyordu.
- Ken's father loved Ken all the more because he was his only son.
The only cars on the street were parked.
Tom said he'd only be gone for a few days.
- Tom said that he'd only be gone for a few days.
It will only take a few minutes.
- It'll only take a few minutes.
Many are called, but few are chosen.
Many are called, but few are chosen.
I don't know how many drinks I've had, but I've had a few.
NOAA definition of the term few clouds: An official sky cover classification for aviation weather observations, descriptive of a sky cover of 1/8 to 2/8. This is applied only when obscuring phenomenon aloft are present--that is, not when obscuring phenomenon are surface-based, such as fog.
... is not a new two-minute segment ' to start, and we'll go for a few minutes and then we're ...
... We've handed cards to a few people. ...