Tom's apartment is spacious.
- Tom'un dairesi ferahtır.
The children occupied the large and spacious classroom.
- Çocuklar geniş ve ferah sınıf işgal etti.
I found the suites capacious, the sofas commodious, the sandwiches copious.
- Ben, suitleri ferah, kanapeleri geniş sandviçleri bol buldum.
He made a refreshing walk.
- O, ferahlatıcı bir yürüyüş yaptı.
The sky is clear and the wind is refreshingly cool. It's a perfect day to spend outdoors.
- Gökyüzü açık ve rüzgar ferahlatıcı biçimde serin. Dışarıda geçirmek için harika bir gün.
This is such a relief.
- Bu böyle bir ferahlık.
I found the suites capacious, the sofas commodious, the sandwiches copious.
- Ben, suitleri ferah, kanapeleri geniş sandviçleri bol buldum.