Korkunç gürültü ilk defa gelen birini şaşırttı.
- The fearful noise astonished anyone coming for the first time.
Bu kulüp korkunç şekilde sıkıcıdır. Dans alanı boş ve sigara içme verandası tıka basa doludur.
- This club is fearfully dull. The dance floor is empty and the smoking patio is packed.
Edward'ı öldürme; korkmak iyidir.
- Do not kill Edward; it is good to fear.
Ölümden korkmak, ölmekten daha acımasızdır.
- It is more cruel to fear death than to die.
General John Pope korkunç bir hata yaptı.
- General John Pope made a terrible mistake.
Korkunç kazada düzinelerle insan yaralandı.
- Dozens of people were injured in the terrible accident.
O, köpeğin korkusundan giremedi.
- That boy could not enter for fear of the dog.
Onun ölü olabileceğinden korkuyorlar.
- They fear that he may be dead.
Bu korkutucu bir düşünce.
- That's a frightening thought.
Bangi atlama korkutucu mu yoksa eğlenceli mi?
- Is bungee jumping frightening or fun?
O zaman çok kötü görünüyordu.
- She looked terrible at that time.
Sigara içmek sağlığınız için çok kötüdür.
- Smoking is terrible for your health.
Öyle korkmana gerek yok.
- You need not have such fear.
Göklerden ve yerden korkmayın fakat Wenzhou'lu bir kişinin kendi dilini konuştuğunu duymaktan korkun.
- Do not fear the heavens and the earth, but be afraid of hearing a person from Wenzhou speak in their local tongue.
Tom müthiş bir keşif yaptı.
- Tom made a terrible discovery.
O sözcük oyunu müthiştir.
- That pun is terrible.
Bangi atlama korkutucu mu yoksa eğlenceli mi?
- Is bungee jumping frightening or fun?
Bu film çocuklar için korkutucu.
- This movie is frightening to the children.
Onun ölü olabileceğinden korkuyorlar.
- They fear that he may be dead.
Kilo alacağı korkusuyla diyet yapıyor.
- She is on a diet for fear that she will put on weight.
Bu yol dehşet verici.
- This road is terrible.
Tom'un hastalığı ne kadar ciddi? En kötü ihtimalmiş gibi endişelenmeliyiz.
- How serious is Tom's sickness? - We should fear the worst.
Çocuğun korkusu ebeveynlerini endişelendirdi.
- The child's fear worried the parents.
İman olmayan bir kişi ürkütücüdür.
- A person without faith is frightening.
Aşk tanıdığın biri için ürkütücü mü?
- Is love frightening to anyone you know?
Korkunun ne olduğunu biliyor musun?
- Do you know what fear is?
Korkacak bir şeyin yok, korkunun kendisi hariç.
- You have nothing to fear but fear itself.
İngiltere'deki ayaklanma dehşet verici.
- The rebellion in England is frightening.
Çok kötü bir ikilemdeyim.
- I am in a terrible dilemma.
Yazma konusunda çok iyisin. Ben kötüyüm.
- You're so good at writing. I'm terrible.
I fear I have bad news for you: your husband has died.
I fear the worst will happen.
People who fear God can be found in Christian churches.
I have a fear of ants.
Be God,’ sayde Sir Gawayne, ‘his grevys me but lytyll; yet shalt thou nat feare me for all thy grete wordis.
... or the fearful foundation ...