Durum olumlu görünüyor.
- The condition looks favourable.
Film olumlu eleştiriler aldı.
- The film received favourable criticism.
Hava test uçuşu için uygun görünüyordu.
- The weather seemed favorable for the test flight.
Deneyiminiz profesyonel başarı yolunuz için uygundur.
- Your experience is favorable for your professional way of success.
Senin oyununla ilgili olumlu eleştiriler gelecek basımda görünecek.
- A favorable review of your play will appear in the next issue.
Kitap hakkındaki yorumları olumluydu.
- His comments about the book were favorable.
Size iyilik yapmaya çalışıyorum.
- I'm trying to do you a favour.
Bana bir iyilik yapabilir misin?
- Can you do me a favour?
Bu, Rusya'da seyahat etmek için en uygun dönemdir.
- This is the most favourable period for travelling in Russia.
Ben önerini destekliyorum.
- I am in favour of your proposal.
Her şahsın çalışmaya, işini serbestçe seçmeye, adil ve elverişli çalışma şartlarına ve işsizlikten korunmaya hakkı vardır.
- Everyone has the right to work, to free choice of employment, to just and favourable conditions of work and to protection against unemployment.
Sizden tatminkar bir yanıt almayı dört gözle bekliyorum.
- I'm looking forward to receiving a favorable answer from you.
Onun yeni kitabı tatminkar bir alışla karşılaştı.
- His new book met with a favorable reception.
Hava güzel olması koşuluyla, katılım iyi olmalı.
- Attendance should be good provided the weather is favorable.
Hava güzel olması koşuluyla, katılım iyi olmalı.
- Attendance should be good provided the weather is favorable.
She looked favourably on people who gave freely their assistance.
The candidate wearing the business suite made a favorable impression.
I need a favour. Could you lend me 5 dollars til tomorrow, please?.