farklar

listen to the pronunciation of farklar
Turkish - English
(Bilgisayar) differences

There are subtle differences between the two things. - İki şey arasında ince farklar var.

As an Englishman, he is particularly sensitive to the differences between English and American usage. - Bir İngiliz olarak, o, İngiliz ve Amerikan kullanımı arasındaki farklara özellikle duyarlı.

things that make something different from something else
Electrogalvanizing equipment is more expensive to build and to operate than hot dipped, but it gives the steelmaker more precise control over the weight of the zinc coating The automotive manufacturers, because they need the superior welding, forming and painting ability of electrogalvanized steel, purchase 90% of all tonnage produced
plural of difference
fark
difference

In theory, there is no difference between theory and practice. But, in practice, there is. - Teoride, teori ve pratik arasında hiçbir fark yoktur. Fakat pratikte, var.

The difference is this: he works harder than you. - Fark bu: o senden daha çok çalışıyor.

fark
distinctness
fark
distinction

It is important for English learners to remember the distinction between 'fun' and 'funny'. - İngilizce öğrenenlerin 'eğlence ve 'eğlenceli' arasındaki farkı hatırlamaları önemlidir.

fark
{i} gap

There is a generation gap between them. - Onlar arasında kuşak farkı var.

Society does not encourage relationships between people who have a large age gap. - Toplum büyük bir yaş farkı olan insanlar arasında ilişkiyi teşvik etmez.

fark
odd

Tom noticed something odd. - Tom tuhaf bir şey fark etti.

Tom noticed something was odd. - Tom bir şeyin tuhaf olduğunu fark etti.

fark
matter

It wouldn't matter to me. - Benim için fark etmez.

I am looking at the matter from a different viewpoint. - Ben bu konuya farklı bir bakış açısından bakıyorum.

fark
(Gıda) gradient
fark
(Ticaret) spread

The cancer had spread to several organs. - Kanser farklı organlara yayıldı.

fark
(Bilgisayar) variance
fark
divergence
fark
divaricate
fark
undertaking
sonlu farklar
finite differences
sonlu farklar metodu
finite difference method
sonlu farklar sorunu
(Bilgisayar) problem of finite differences
sonlu farklar yöntemi
(Askeri,Gıda) finite difference method
fark
majority
fark
disparity
fark
contrast
fark
diversity

Diversity is what gives us strength. - Bize güç veren şey farklılıktır.

fark
discrepancy
fark
divergency
fark
dissimilitude
fark
in difference
fark
to notice

He's bound to notice your mistake. - Onun hatanı farketmesi kesin.

Tom didn't seem to notice any problems. - Tom herhangi bir sorun olduğunu fark etmiş gibi görünmüyordu.

dengeli farklar
(Kanun,İstatistik) balanced differences
fark
contradistinction
fark
odds

Tom is well aware of the odds. - Tom ihtimallerin farkındadır.

fark
difference, disparity; distinction; discrepancy; contrast
fark
variation
fark
differentiation
fark
cachet
fark
disproportion
fark
division
istatistik farklar hesabı
(Ticaret) net errors and omissions
sonlu farklar denklemi
(Askeri,Matematik) finite difference equation
English - English

Definition of farklar in English English dictionary

fark
Fuck, as interjection of surprise, etc
fark
To subject a website to a high volume such that the server stops responding. See slashdot effect
Turkish - Turkish

Definition of farklar in Turkish Turkish dictionary

FARK
(Osmanlı Dönemi) Başın tepesi, baştaki saçın ikiye ayrıldığı yer
FARK
(Osmanlı Dönemi) Ayrılık, başkalık. Ayırma, ayrılma, seçilme
fark
Bir kimse veya nesnenin bir başkasıyla karıştırılmamasını sağlayan ayrılık; benzer şeyleri birbirinden ayıran özellik, başkalık, ayrım
fark
Ayrım
fark
Bir kimse veya nesnenin bir başkasıyla karıştırılmamasını sağlayan ayrılık, benzer şeyleri birbirinden ayıran özellik, başkalık, ayrım: "Aralarında sekiz, on yaş fark bulunmasına rağmen, iki akran gibiydiler."- R. N. Güntekin
fark
Çıkarma işleminin sonucu
farklar
Favorites