farket

listen to the pronunciation of farket
Turkish - English
{f} spotted
{f} spot
{f} spotting
realize

A four-year-old American tourist was disappointed to realize that, in fact, the Sichuan province is not entirely made of spicy beef, in spite of its famously piquant cuisine. - Dört yaşındaki Amerikalı turist, aslında, Sichuan eyaletinin ünlü mayhoş mutfağına rağmen tamamen baharatlı sığır etinden yapılmamış olduğunu farkettiği için hayal kırıklığına uğradı.

It didn't take Tom long to realize he wasn't welcome there. - Tom'un orada sıcak karşılanmadığını farketmesi uzun zaman almadı.

{f} perceived
farket
Favorites