far in the day or night, unseasonably

listen to the pronunciation of far in the day or night, unseasonably
English - Turkish

Definition of far in the day or night, unseasonably in English Turkish dictionary

late
{s} gecikmiş

Alışılageldiği üzere gecikmişti. - He was late as usual.

Üzgünüm, muhtemelen yaklaşık 20 dakika gecikmiş olacağım. - Sorry, I'm probably going to be about 20 minutes late.

late
{s} geç kalan

Okula geç kalan öğrencilerin sayısı beklediğimden çok daha azdı. - The number of students who were late for school was much smaller than I had expected.

Tom geç kalan tek kişi değildi. - Tom wasn't the only one who was late.

late
Hiç olmamaktansa varsın geç olsun
late
{s} son zamanlarda olan
late
late in the day günün nihayetine doğru
late
ölen
late
ölmüş
late
müteveffa
late
{s} son

Hata baştan sağda mı yoksa sonradan mı meydana geldi? - Ne zaman? - Did the error occur right from the start or later on? - When?

Üç saat sonra eve geri döndü. - He returned home three hours later.

late
geç ol

O, o kadar geç olmasına şaşırdı. - She was surprised that it was that late.

Akşam yemeği geç olacak gibi görünüyor. - It seems that supper will be late.

late
muayyen zamandan sonra
late
ölü

Tom, Mary'nin ölümünü o sabah daha sonra öğrendi. - Tom learned about Mary's death later that morning.

Herkes er ya da geç ölür. - Everyone dies sooner or later.

late
sonuna doğru
late
sonlarında

Tom otuzlu yaşların sonlarında. - Tom is in his late thirties.

Araştırma enstitüsü, 1960'ların sonlarında kurulmuştur. - The research institute was established in the late 1960s.

late
rahmetli

Maria'nın rahmetli kocası bir kemancıydı. - Maria's late husband was a violinist.

Rahmetli kocası kemancıydı. - Her late husband was a violinist.

late
early and late erken veya geç demez
late
vakti saatisooner or later ergeç
late
geç kalınmış
late
{s} sabık, eski
English - English
{a} late
far in the day or night, unseasonably
Favorites