Onun hakkında bu kadar fantastik olan ne?
- What's so fantastic about that?
Bu fantastik bir hikaye.
- It's a fantastic story.
Onun piyano çalışı şahane görünüyordu.
- His piano playing sounded fantastic.
Biz onun şahane olduğunu düşündük.
- We thought it was fantastic.
Herkes harika dansçının etrafına toplandı.
- Everyone crowded around the fantastic dancer.
Mac'in harika bir vuruş yaptığını gördük
- We saw Mac make a fantastic shot.
İzlanda olağanüstüydü.
- Iceland was fantastic.
Kim olduklarını bilmediğimiz insanların arasında, çok uzak bir ülkedeki savaş yüzünden burada gaz maskeleri denemek ve hendekler kazmak zorunda olmamız ne kadar korkunç, fantastik, inanılmaz.
- How horrible, fantastic, incredible it is that we should be digging trenches and trying on gas-masks here because of a quarrel in a far away country between people of whom we know nothing.
Tom müthiş bir iş çıkarıyor.
- Tom is doing a fantastic job.
He painted fantastically with everything as if in a dream.
He was fantastically wealthy.
I had a simply fantastic vacation, and I can't wait to tell you all about it!.