Ona yetişmek için adımlarımı hızlandırdım.
- I quickened my steps to catch up with her.
Tom'a yetişmek için koşmak zorunda kaldım.
- I had to run to catch up with Tom.
Adam beni yakamdan yakalamaya çalıştı.
- The man tried to catch hold of me by the collar.
O, soğuk algınlığına kolayca yakalanır.
- She catches colds easily.
Tom onlardan birinden her zaman soğuk algınlığı kapmaktan korktuğu için çocukların etrafında olmaktan hoşlanmaz.
- Tom doesn't like being around children because he's always afraid of catching a cold from one of them.
Gribe yakalanmayacağımdan emin olmak istiyorum.
- I want to make sure that I don't catch the flu.
I played catch with my father.
- Ich spielte mit meinem Vater fangen.
Fresh-water fish include some designated as protected species. You're not allowed to catch or buy them.
- Unter den Flussfischen gibt es einige, die unter Artenschutz stehen. Es ist verboten, diese zu fangen oder zu erwerben.
The cat chased the mouse, but it couldn't catch it.
- Die Katze jagte die Maus, aber konnte sie nicht fangen.
The cat chased the mouse, but couldn't catch it.
- Die Katze jagte die Maus, aber konnte sie nicht fangen.