Bunun sahte olmadığından oldukça eminim.
- I'm pretty sure that this isn't a fake.
Bizim güvenlik kameraları sahte.
- Our security cameras are fake.
Mary taklit bir Gucci çanta satın aldı.
- Mary bought a fake Gucci handbag.
Tom kendi ölümünü tekrar taklit etti.
- Tom faked his own death again.
Ona uydurma bir adres verdim.
- I gave him a fake address.
Amazon kitapları hakkında birçok tüketici yorumları uydurmadır.
- Many consumer reviews of books on Amazon are fake.