faithful, loyal

listen to the pronunciation of faithful, loyal
English - Turkish
vefakâr
vefalı
true
doğru

Onun söylediği doğru. - What he said is true.

Hikâye doğru görünüyor. - The story seems true.

true
hakiki

Hakiki uyruğumuz insanoğludur. - Our true nationality is mankind.

true
{s} gerçek

Onun gerçek olduğunu söylemeye utandım. - I'm ashamed to say that it's true.

Bu da seninle ilgili gerçek. - This is true of you, too.

true
tam

Onun tamamen doğru olduğunu sanmıyorum. - I don't think that's quite true.

İfade tamamen gerçek değil. - The statement is not wholly true.

true
eksiksiz
true
katışıksız
true
sadık

Bu, Fadıl Sadık'ın gerçek hikayesidir. - This is the true story of Fadil Sadiq.

Sadece değişenler kendilerine sadık kalırlar. - Only those who change stay true to themselves.

true
halis
true
hakikaten
true
gerçekten

Bu gerçekten doğru değil. - This isn't really true.

Bu gerçekten doğru değil. - That's not really true.

true
{s} hakiki, som: Is this true or imitation leather? Bu deri hakiki mi
true
{s} aslının aynı
true
{s} esaslı
true
hakiki sahi
true
tam olarak

O tam olarak doğru değildi. - That wasn't exactly true.

Şey, bu tam olarak doğru değil. - Well, that's not quite true.

true
sadık kalarak
true
(sıfat) esaslı, gerçek, doğru, hakiki, sahi, tam, içten, aslının aynı, asıl, safkan
English - English
true
faithful, loyal
Favorites